Haberler

Başbakan Yıldırım, İş Dünyası Temsilcileriyle Buluştu

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Binali Yıldırım, "Koca, büyük bir reform paketi, bir zeytin kanunuyla maalesef olumsuz bir algıya dönüştürüldü.

Başbakan Binali Yıldırım, "Koca, büyük bir reform paketi, bir zeytin kanunuyla maalesef olumsuz bir algıya dönüştürüldü. Bu da hiç hak etmediğimiz bir şey. Onunla ilgili de şimdi komisyona o madde çekildi. Görüşülecek, konuşulacak. Size işin özünü söyleyeyim. Bu zeytinle ilgili, merayla ilgili konu meraların yok edilmesi değil, zeytin alanlarının talan edilmesi değil. Samimiyetle söylüyorum." dedi.

Yıldırım, Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi'nde iş dünyası temsilcileriyle bir araya geldiği iftar programındaki konuşmasında, "dünyanın en cömert ve destek unsurları içeren proje bazlı teşvik sistemi"ni yaptıklarını dile getirerek, katılımcılara şöyle seslendi:

"Sipariş üzerine teşvik. Geliyorsunuz, eninize boyunuza bakıyoruz, ona göre elbise... Konfeksiyon işi teşvik değil, terzi işi, ısmarlama teşvik. Bir yatırımınız var, bu yatırımın ülkemize katma değer sağlaması söz konusu, herkesin yaptığı iş değil, yeni bir şey yapıyorsunuz ve bu yeni şeyin de ülkemize ihracatta çok daha kilo başına fazla getirisi olacak veya ülkemizin rekabet gücünü artıracak bir iş olacak. Buna özel teşvikler veriyoruz. Türkiye'nin mutlak üstünlüğü yok, gazımız, petrolümüz yok ama bizim mukayeseli üstünlüğümüz olması lazım. Mukayeseli üstünlük de belirli stratejik alanlarda söz sahibi olmak, hem bölgede hem dünyada. Bunu nasıl sağlayacağız? Siz tek başınıza bunu yapamazsınız. Sivrilip dünyada fark edilinceye kadar biz sizi destekleyeceğiz. Siz de çalışacaksınız, çabalayacaksınız ondan sonra arkanızdaki milyonların beklentilerini, umutlarını gerçeğe dönüştüreceksiniz."

Gelişmiş ülkelerin bu tür teşvikler uyguladığını anlatan Yıldırım, Kore'yi, İsveç'i, Norveç'i ve diğer Avrupa ülkelerini örnek verdi.

Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Önce devlet tüm gücüyle seçilen alanlarda desteği vermiş, arkasında o bir noktada gelince o desteğe ihtiyaç kalmamış çünkü artık onun piyasası ülke sınırlarını aşmış, dünyanın her tarafında sözü geçer hale gelmiş. Tıpkı THY gibi. THY, ben göreve başladığımda zarar eden, dışarıda 60 ülkeye uçuş yapabilen, 55 uçağı olan, ne içeride ne dışarıda beklenen faydayı sağlamayan 50 yıllık bir kuruluş. 'Bu böyle yürümez.' dedim. Niye? Çünkü Çin'e resmi ziyarete gittim. Döneceğiz, 'Uçak arızalı, gidemiyoruz.' dediler. 'Niye yapamıyorsunuz? Çin'de yok mu bunun parçası?' diye sordum. 'Var da biz alamayız. Genel müdürlüğe yazacağız, genel müdürlük ihale açacak, teklifler alacak, parça gelecek, alınacak, buraya gelecek.' dediler. Bir başka uçak geldi, biz onunla geldik. Bunun ölçek ekonomisiyle alakası var mı? Ama devlet kısıtlamaları, mevzuatı kıskıvrak bağlamış. 'Bununla bir yere varamayız.' dedim. Devresi gün geldim 'Sayın Başbakanım biz burayı mutlaka devletin kısıtlamalarından çıkarmamız lazım.' dedim. O günkü yöneticiler telaşlandılar, koşa koşa Başbakanımıza geldiler, 'Efendim bu bakan bizi batırmayı kafaya koymuş.' 'Bunlar ne diyor Binali?' dedi. 'Onlar, rahatlarını bozmak istemiyorlar. Bir şey yapmazsak zaten batıyorlar, ama bir şey yaparsak tekrar yaşama şansları olacak.' dedim. Yüzde 51'ini halka arz ettik. Birine verdiler demesinler diye vatandaşa verdik. Ne oldu ondan sonra? Bugün 280 noktaya uçan, sadece Afrika'ya 40'tan fazla noktaya uçan bir havayolu şirketiyiz, yurt içindeki yolcu sayımız 24 milyondu, şu anda 90 milyonu geçti. Başka şirketler de yapsın dedik. THY pazarın payının yüzde 99'unu alıyordu, taşıdığı yolcu sayısı 8 milyondu, şimdi yüzde 49 veya yüzde 50'si; toplam sayı iç-dış 32 milyondu, sadece THY 50 milyonun üzerinde yolcu taşıyor. Atatürk Havalimanı 14. sırada geliyordu, şimdi Avrupa'da ikinci sırada geliyor. Transit yolcu sayısı 1 milyondu, 40 milyona yaklaştı. Türkiye'nin 26 havalimanı faaldi, şimdi 56 havalimanı var. Havayolu halkın yolu oldu."

"Sizden beklediğimiz çıkıp bunu savunmanız"

Binali Yıldırım, teşvik paketlerine değinirken, "Koca, büyük bir reform paketi, bir zeytin kanunuyla maalesef olumsuz bir algıya dönüştürüldü. Bu da hiç hak etmediğimiz bir şey. Onunla ilgili de şimdi komisyona o madde çekildi. Görüşülecek, konuşulacak. Size işin özünü söyleyeyim. Bu zeytinle ilgili, merayla ilgili konu, meraların yok edilmesi değil, zeytin alanlarının talan edilmesi değil. Samimiyetle söylüyorum. Zaten meralık yer var, mera vasfını yitirmiş, sanayinin ortasında kalmış, denizin kenarında kalmış. Buraların fiilen mera, yaylalık olarak kullanılma şansı yok. Şehirleşme sonucu bir durum ortaya çıkmış. Bunun bir ot bedeli tutturmuşlar. Ot bedeli de topluyorsun kurullar falan aylar, yıllar sürüyor, bir türlü ot bedelini belirleyemiyoruz. Ot da yok. Olmayan ota bedel... 'Bu kepazeliği ortadan kaldıralım, buna lüzum yok.' dedik. Diğeri de uluslararası bir liman yapıyorsunuz, limanın iskelesi var, rıhtımı var, arka planı yok. Niye? Kayıtlara zeytinlik diye geçmiş. Zeytin nerede? Yok. Ağaç nerede? Yok. Ama adı böyle. Buranın bir imar değişikliğine ihtiyacı var. Şimdi lojistik desteği olmayan bir liman nasıl çalıştırılacak?" diye konuştu.

Bu iş için istisnai düzenleme yaptıklarını belirten Yıldırım, "Zeytin alanlarını yok etme, zeytin varlığımızı azaltma diye bir şey yok. Eğer öyle olsaydı, 15 senelik sonuç ortada. AK Parti olarak iktidara geldiğimizde Türkiye'deki toplam zeytin varlığı 100 milyon ağaç; bugün 172 milyon. Yüzde 72 artmış. Dünyanın 5 ülkesi arasına giremiyorduk, şu anda zeytincilikte dünyanın 2. ülkesi haline gelmişiz. Bu kadar önemli bir gelişmeye rağmen yaptığımız bu zorunlu düzenlemeyi, bir ihtiyacı görmeye yönelik çok sınırlı, çok zorunlu bir düzenlemeyi 'Zeytin alanları talan ediliyor' diye takdim etmek bu ülkenin faydasına bir şey değildir." dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, katılımcılara "Ama benim size bir sitemim var" diye seslenerek, "Biz, bu gayreti gösterirken, sizden beklediğimiz çıkıp bunu savunmanız. Sizin için yapıyoruz, sanayimiz için yapıyoruz, üretimimiz için yapıyoruz, ülkemiz için yapıyoruz. Çevre hepimizin. Çevreyi gözümüz gibi korumak hepimizin görevi. Bunda hiç şüphe yok, ama çevre adı altında ülkemizin gerçek ihtiyacını görmemek, gereken tedbirleri almamak da çok daha büyük kayıplara sebep oluyor." ifadelerini kullandı.

"Çevreyi, ülkelerin hızını kesmek için kullanan bir küresel yapı var"

Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasının ardından Almanya, Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya'nın, Polonya'nın atıkları nedeniyle Baltık Denizi'nin kirlendiğini ve bunun durdurulmasını istediğini anlatan Yıldırım, Polonya'nın "Kusura bakmayın. Yeni mi aklınıza geldi? 50 yıldır siz, içine ettiniz. Bir 50 yıl da bana müsaade edin ondan sonra gereken tedbirleri alalım, ben o kadar zengin değilim. ya da siz gelin bütün altyapımı, arıtma sistemini yapın, buna da itirazım yok." karşılığını verdiğini aktardı.

Yıldırım, "Maalesef son zamanlarda çevreyi, ülkelerin hızını kesmek, ülkelerdeki yapılması gereken işleri engellemek için kullanan bir küresel yapı var. Bu yapıya aldanmayalım. Gezi bunların sonucudur. Gezi olayları olduğunda, aynı olaylar Meksika'da, Venezuela'da, Brezilya'da, Şili'de oldu. Orada sokaklara çıkanlar, 'Paraları çarçur etmeyin, yol, köprü, fabrika yapın.' dediler. Bizde ne oldu gezide? 'Köprüyü, havalimanını, yolları yapmayın.' Ne oldu? Gerçek amacın çevre olmadığı, Türkiye'nin rekabet gücünü geciktirmek olduğunu hep beraber gördük. Orada Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere birlik, beraberlik, dayanışma ruhunu korumasaydık, Türkiye şimdi bambaşka bir yerdeydi." diye konuştu.

"Vesayet masalı bitiyor"

İş adamlarından ufuklarını geniş tutarak, kararlar almasını isteyen Yıldırım, "Bütün enerjimizi buna vereceğiz. Çalışacağız, çabalayacağız, birçok ülkede olmayan büyük bir kaynağımız var, genç nüfusumuz var. Paranız olur, petrolünüz olur ama insan kaynağınız olmazsa bir şey ifade etmez. İşte bizim böyle büyük bir kaynağımız var. Bu kaynağı terörle gölgelemeyelim. Bu kaynağımızı ülkemizin büyümesi, kalkınması için sisteme dahil etmemiz lazım. Bunu da nasıl yapacağız? Yatırımları artıracağız. Ekonomiyi canlandıracağız. Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi sağlamlaştıracağız. Huzuru, güveni, istikrarı kalıcı hale getireceğiz." dedi.

Başbakan Yıldırım, 16 Nisan'da yapılan referanduma işaret ederek, şunları aktardı:

"Bu referandumun amacı, 'Efendim durup dururken bu sistem değişikliğini yapalım da birkaç kişiye ikbal hazırlayalım'... Böyle bir şey var mı? İstikrar, güçlü iktidar ve Türkiye'nin birliği, beraberliği, kardeşliği. Ne olacak? 2019, 3 Kasım'da seçim yapacağız. Bu seçimde hem vekilleri seçeceğiz hem de 5 yıllığına ülkeyi yönetecek kadroyu seçeceğiz, cumhurbaşkanını seçeceğiz. Yani Cumhuriyet tarihimizde ilk defa ülkeyi yönetecekleri doğrudan millet belirliyor. Vekilleri seçip göndereyim de onlar kendi aralarında karar versinler, ülke nasıl yönetilecek, hükümeti kim kuracak, kuramayacak mı, siyasi istikrar olacak mı olmayacak mı, bunlar tarihe karıştı. Yüzde 50 artı 1... Aldın aldın, almadın iktidar yok. Dolayısıyla tek başına güçlü iktidar. İki, sürekli istikrar. Güçlü hükümet var, güçlü Meclis var niye işler olmuyor bahanesi yok. Millet vermesi gereken her şeyi vermiş. Kimse bahanelere sığınarak, 'Efendim vesayet var'... Ne vesayeti kardeşim, yüzde 50'den desteği olan yerde vesayet olur mu? Vesayet masalı bitiyor."

"Bölücülük artık piyasa yapmayacak"

Vesayetin geçmiş yıllarda olduğunu dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:

"Vardı doğru. Biz de tek başına iktidardık ama nelerle karşılaştığımızı görüyorsunuz. Partimizi kapatmak istemediler mi? Cumhurbaşkanını seçmek istedik engellemediler mi? Gezi olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz'u yaşatmadılar mı? Bunlar sizin bildikleriniz bir de bilmedikleriniz var. Onları da biz yaşadık ama açık etmedik. Milletimizle paylaşmadık. Tarih bunları yazacak. Bugünlere kolay gelinmedi ama artık bundan sonra inşallah tek vesayet kaldı, kalıcı, devamlı, o da lazım. Tek vesayet sahibi var millet. Millet emaneti verir, emaneti alır. Bu kadar. Başka kimse kafayı uzatamaz. Bu dönemler bitiyor. Yeni sistemin özelliği bu. Bir özelliği de şu değerli dostlar, yeni hükümet sisteminde Türkiye'nin bölünme riski tamamen ortadan kalktı. Bunu neye dayanarak söylüyorsun diye merak ediyorsunuz. Çünkü yüzde 50 artı 1 oy almak için Türkiye'nin her köşesinden destek almanız lazım. Dolayısıyla bölücülük artık piyasa yapmayacak."

"Kılıçdaroğlu'nun rahatsızlığı varsa varsın rahatsız olsun"

Sözlerine "Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan" diyerek devam eden Yıldırım, "Yine sıralamayı karıştırdım. Cumhurbaşkanımız sürekli bana diyor. 'Şunu hala sıralamasını doğru yapamadın.' Kafaya, hafızaya bir kere yanlış kaydoldu. Şimdi doğrusunu söyleyelim, 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet'... MB Merkez Bankası, VD Vergi Dairesi" şeklinde espri yaptı. Araya girilmesi üzerine "İşi düzelttik karıştırma. Millet, bayrak, vatan, devlet." şeklinde sözlerine devam eden Yıldırım, "Şimdi ana muhalefet partisi 'Siz bu rabiayı bırakın, bu bölücülük terör işareti.' diyor. Bu terör işareti mi arkadaş? Bu tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet... Bundan Kılıçdaroğlu'nun rahatsızlığı varsa varsın rahatsız olsun. Hiçbir vatan evladı buna karşı olamaz. Siyaset yapacağım diye bizim hepimizin ortak değerleri üzerinden suçlama yapmasınlar." dedi.

Türkiye'nin dünyanın parlayan bir ülkesi konumuna geldiğini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bölgenin umudu olmuştur. Saydığımız bu güzellikler, milletimizin sarsılmaz değişim iradesinin tükenmeyen umudunun fedakar gayretinin ürünüdür. Milletimizle el ele vererek, Allah'ın izniyle karayı aka, karanlığı aydınlığa, çöküşü dirilişe çevirdik. Şükürler olsun ki bugün ekonomide, siyasette, dış politikada ve diğer bütün alanlarda istikrarı sağlayan geleceği için sağlam hedefleri olan bir ülke haline geldik. Şunu hepimiz bilmemiz lazım, ülkemizi demokrasiyle, istikrarla, seviyeli ve çözüm üreten siyasetle, adaletle, dayanışma ve hakkaniyetle gelişen bir ülke olarak geleceğe taşımakta kararlıyız. Dünyanın hızından asla geri düşmeyeceğiz, dünyanın hızının önünde olmaya devam edeceğiz. Bunu da sizlerle yapacağız. Hep beraber yapacağız. Gönül birliğiyle yapacağız, dayanışmayla yapacağız."

Programa, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Grup Başkanvekili Mehmet Muş ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, DEİK Başkanı Ömer Cihad Vardan, ASKON Genel Başkanı Mustafa Koca, KAGİDER Başkanı Sanem Oktar'ın da yer aldığı 160'a yakın davetli katıldı.

(Bitti)

Kaynak: AA / Güncel
title
Close