Haberler

Ankara Barosu Başkan Adaylarından Mustafa Köroğlu: "Baronun Son Genel Kurulu'na 8 Bin Kişi Katılmadı. Neden Katılmadı?"

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Ankara Barosu Başkanı adayını belirlemek üzere ön seçim yapmaya hazırlanan Demokratik Sol Avukatlar Grubu’nun aday adayı Mustafa Köroğlu, “Ankara Barosu sesini her zaman daha gür çıkarmak zorundadır. O yüzden yeterli olmadığını düşünüyorum. Çünkü, meslektaşlarımın katılımı, halen meslek örgütüne karşı inancının olmaması, bana bunu gösteriyor” dedi. “Sırça köşklerinde herkes kendi küçük kayıkçı kavgasının içinde olması nedeniyle avukatların uzaklaştığın belirten Köroğlu, “Ben gelinen süreci böyle görüyorum ama artık o yüzden insanlar, ‘Yeter’ diyor. O yüzden Ankara Barosu’nun son Genel Kurulu’na 8 bin kişi katılmadı. Neden katılmadı?” diye sordu. İşçi avukatların sorunlarına, 0-5 yaş arası tecrübesi olan genç avukatların ve kadınların barodaki çoğunluğuna işaret eden Köroğlu, “Bu demografik yapıyı da iyi okuyarak o gençlere baronun bazı kurullarıyla, akçeli kurullarında pozitif ayrımcılık yapmak zorundayız. Onların ayakta kalması ve bu mesleği daha iyi koşullarda yapması için” dedi.

GÜRKAN DEMİRTAŞ - TAMER ARDA ERŞİN

Ankara Barosu Başkanı adayını belirlemek üzere ön seçim yapmaya hazırlanan Demokratik Sol Avukatlar Grubu'nun aday adayı Mustafa Köroğlu, "Ankara Barosu sesini her zaman daha gür çıkarmak zorundadır. O yüzden yeterli olmadığını düşünüyorum. Çünkü, meslektaşlarımın katılımı, halen meslek örgütüne karşı inancının olmaması, bana bunu gösteriyor" dedi. "Sırça köşklerinde herkes kendi küçük kayıkçı kavgasının içinde olması nedeniyle avukatların uzaklaştığın belirten Köroğlu, "Ben gelinen süreci böyle görüyorum ama artık o yüzden insanlar, 'Yeter' diyor. O yüzden Ankara Barosu'nun son Genel Kurulu'na 8 bin kişi katılmadı. Neden katılmadı?" diye sordu. İşçi avukatların sorunlarına, 0-5 yaş arası tecrübesi olan genç avukatların ve kadınların barodaki çoğunluğuna işaret eden Köroğlu, "Bu demografik yapıyı da iyi okuyarak o gençlere baronun bazı kurullarıyla, akçeli kurullarında pozitif ayrımcılık yapmak zorundayız. Onların ayakta kalması ve bu mesleği daha iyi koşullarda yapması için" dedi.

Ankara Barosu seçimlerinin gelecek ekim ayında yapılması bekleniyor. Ankara Barosu'nun geçmiş dönemlerdeki başkanlarını çıkaran Demokratik Sol Avukatlar Grubu, başkan adayını belirlemek üzere 2 Haziran'da ön seçim yapacak.

Avukat Mustafa Köroğlu da ön seçimde, Demokratik Sol Avukatlar Grubu'nun başkan adayı olabilmek için rakipleriyle yarışacak. Bu seçim sürecinde yapılan maddi harcamalar konusunda diğer adaylara seslenerek herkesin yaptığı harcamaları şeffaf bir şekilde açıklaması gerektiğini belirten Köroğlu, "Kim neden bu kadar çok para harcadığını, kendisi mi harcıyor, başkası mı harcıyor onun için ortaya koysun" dedi.

Mustafa Köroğlu, aday adaylığı sürecini ANKA Haber Ajansı'na şöyle anlattı:

"Ben 21 yıldır Ankara Barosu'na kayıtlı olarak mesleki faaliyetini yürüten bir avukatım. 20 yıldır da Ankara Barosu'nun her zaman içinde oldum. Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra geldiğim Ankara Barosu, hep söylerim avukatların gerçekten bakarak, izleyerek mesleği öğrendiği bir kültür içerisinde bir okul gibiydi ama o süreç, belki de Kemal (Koranel) beyi de istifaya götüren süreç de bunun bir parçası. O bağlamdan koptu. Avukatlar, meslek örgütlerine olan bağı kaybetti, aidiyetlerini kaybetti ve bu meslek uzun zamandır ekonomik anlamda da ciddi bir darboğaza girdi. Çok ciddi bir işsizlik var mesleki anlamda. Hukuk fakültelerinin sayısının artması, birçok genç meslektaşın mesleğe gelmesi ve meslek örgütünün tüm bunlar olurken tabiri caizse duyarsızlaşması ve küçük, belki 100-150 kişiyle bir meslek örgütünü yönetme noktasına gelmesi… Bunun sonucunda da yönetim anlayışının sadece dar küçük bir ekipçilikle, senden olsun bizden olsun anlayışıyla o istifa süreci ortaya çıktı. Yönetemiyorum, yönettirmiyorlar denildi. Oysa Avukatlık Kanunu vardır. O kanunda yetkileriniz vardır. Bunları kullanırsınız ama mesele şudur: Bir meslek bu kadar çok baskı altındayken iktidar tarafından sürekli ve sistematik bir şekilde saldırıya maruz kalırken, adliyeler parçalanırken, avukatların itibarları gerçekten ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıp itibar kaybına uğrarken kimse bunlarla uğraşmadı. Tabiri caizse sırça köşklerinde herkes kendi küçük bir kayıkçı kavgasının içindeydi.

"BARONUN SON GENEL KURULU'NA 8 BİN KİŞİ KATILMADI, NEDEN?"

Ben gelinen süreci böyle görüyorum ama artık o yüzden insanlar, 'Yeter' diyor. O yüzden Ankara Barosu'nun son Genel Kurulu'na 8 bin kişi katılmadı. Neden katılmadı? Oysa meslek örgütünün bir genel kuruluna katılmak hem hak hem yükümlülüktür. Bunu avukatlar çok iyi bilir. Buna rağmen katılmamaları, bence biraz meslek örgütünün suçudur ve meslek örgütünde orada bizi temsil eden kişilerin buna sebebiyet verdiğini düşünüyorum. O yüzden artık herkes, buradan sorumluluğunu alacak.

" GENÇLERİN BİRÇOĞU ŞU ANDA BAĞIMLI ÇALIŞAN AVUKAT"

Çözmek için mücadele etmek zorundayız. Çünkü bakın avukatlık, kendi büronuzda yaptığınızda hissedilir bir meslektir. Yani, bağımsız olmanız lazım. Bu mesleği yaparken o bağımsızlığı hissetmeniz lazım. Avukatlık mesleği hukuka dair ilkenizle ayakta tutmanız gereken bir şeydir ve bunu bağımsız bir şekilde yaptığınız bürolarda elde edersiniz. Gençlerin birçoğu şu anda bağımlı çalışan avukat. Yani, Avukatlık Kanunu'nda o şekilde geçmiyor diye tanımlamaktan kaçınmayalım. İşçi avukat olarak çalışmak durumunda kalıyor. Bu noktada baronun yaptığı tek şey bu konuda bir metin hazırlayıp, bu metni uygulayın diye tavsiye vermekten ibaret olmamalı. Bu mesleğin nereye gittiğini, neden bu hale geldiğini irdelemeli, buna ilişkin çözümler getirmeliler. Bakın. Bu kadar çok fazla insan 2016 yılından sonra beni aradı, ulaştı, yardımcı olun, iş bulamıyorum, staj yeri bulamıyorum dedi ki ben o insanlara büromda oturup karşımda görüşmeler yaptıktan sonra elimden geldiğince yönlendirmeler yaptım. Daha iyi yerlerde bu mesleği öğrensinler, daha iyi yerlerde çalışsınlar ve kendilerinden sonra gelen kuşağa da bu kültürel birikimi aktarsınlar diye.

"2018'DE KARİYER MERKEZİ KURALIM DEDİM"

Bunu yaparken bir öneride bulundum meslek örgütüme de. 2018 yılında bir merkez kuralım dedim. Kariyer Merkezi ama bunu baronun bir komisyonu merkezi gibi değil. Dış paydaşları olan, Türkiye Odalar Borsalar Birliği'yle. Bu ülkenin en büyük işveren örgütüyle birlikte yapmak durumundayız. Ankara'daki tüm hukuk fakültelerinin dekanlarıyla birlikte bir sosyolog, psikolog ve inan kaynaklarının olduğu bir yapıyla yapalım dedim. Yönergesini bir hafta içerisinde yazıp getiririm dedim ama halen iki yıl geçti sadece bir birim kariyer birimi kuracağız hala bunu yapacağız diyorlar. Bunu yapmak zorundasınız. Bizler bugüne kadar bireysel olarak bu yardımları yaptık ama bunu artık baro, kurumsal olarak yapmak zorunda. O yüzden işsizlikle ilgili bakın seçim dönemindeyiz. Bir başkan adayıyım. Birçok proje üretebiliriz, ürettik de hatta ama iki şeye çok odaklandık. Ekonomi ve nitelikli mesleki eğitimler. Özellikle genç meslektaşlarım son yıllarda ciddi bir mesleki eğitim almadı. Bir toplantı masasında oturduğunda müvekkiliyle nasıl görüşme yapılır? Ona ne sorular sorması gerekiyor? Avukatlık ücretini belirlerken nelere dikkat etmesi gerekir? Buna dair bir eğitim almadı. Covid'in etkisiyle 3 yıldır zaten fakültelerde eğitim alamadılar. Şimdi keza barolarda Zoom üzerinden eğitimler aldılar. Biz, hızlı bir şekilde meslekteki şu anda bu eksiklikleri giderecek bir baro akademisi kuracağız. Aynı zamanda staj eğitim sisteminde değişiklikler yapacağız.

"STAJYERLERİN YILLARDIR ÇÖZÜLMEYEN HALEN DİLLENDİRİLEN MESELELERİ VAR"

Stajyerlerin yıllardır çözülmeyen halen dillendirilen meseleleri var. Sigortalılığı, ücreti… Bunlar için mücadele etmek zorundasınız. Bunu elbette ki zaman zaman iktidarla yapacaksınız. Bakanlıklarla yapacaksınız. Meclis ile yapacaksınız. Bunun için çalışacaksınız. Gece gündüz çalışmak zorundasınız. Çünkü, fakültelerden 25 bin kişi daha geliyor şu önümüzdeki 4 yıl içerisinde. Bakın 2024 yılında bir avukatlık hukuk mesleklerine giriş sınavı konuldu. Geliyor. O sınavla ilgili bir çalışma var mı? Hani nerede? Kim yapıyor? Nasıl yapılacak? Bu çalışmaların hazırlanması lazım. Bunlar, öyle bir gecede olacak şeyler de değil ama baro, bunlarla mücadele eder. Her zaman, meslektaşı ve mesleği için mücadele eder. Meslektaşı da bunu gördüğünde baroya bir aidiyet hisseder. Şimdi, o aidiyet hissedilmiyor. Neden? Bunu geri kazandırmak zorundayız.

"BİR VAKIF KURDUK HEMEN ŞİMDİ AVUKATLIK VAKFI"

Seçilmeden önce bile yapmaya başladık. Bir vakıf kurduk. Dedik ki seçimden ari. Kazanıp kaybetmekten ari bir şey yapalım. Bir vakıf kurduk Hemen Şimdi Avukatlık Vakfı. Mesleğimizin duayenleri bu vakfın kurucularıdır. Semih Güner, Hakan Candoğan değerli meslektaşlarım. O vakfın tescili şu anda tamamlanmak üzere. O vakıf üzerinden biz, insanların hayatlarına dokunacağız. Nasıl? Bakın, bürosunu staj yapmış ruhsat parasını biriktiremediği, toplayamadığı için ruhsat alamayan başarılı insanlar var. Yurtdışından bir okul kazanmış ama burs bulamadığı için gidemeyen gençler var. Bürosunu açmak isteyip de iki üç ay kirasını ödeyemeyen insanlar var. Mesleği yaparken nasıl yapacağına dair eğitim almak isteyen insanlar var. Belki mesleğinin son dönemlerinde para kazanmayan üstadlarımız var. Onlarla dayanışma içerisinde olmak için bir vakıf kurduk. Onlara yardımcı olacağız. Geçen cumartesi günüydü, İstanbul'dan bir meslektaşım beni aradı. Bir bilgisayar programı yazmışlar, bizim vakfımızı duymuşlar. O bilgisayar programı avukatlar için tasarlanmıştı. 'Onun satışından elde edilecek gelirin bir kısmını ben bu vakıf üzerinden gençlere ve stajyerlere burs vermek üzere bağışlamak istiyorum' dedi. Bu inanılmaz bir şey. Başka birkaç meslektaşım daha aradı. Bağışta bulunmak, destek olmak, bürolarını açmak isteyenler var. Zaman içerisinde buraya taşınmazlarını bağışlayacaklar, onun dışında yazdığı kitaplarının telif haklarını bağışlayanlar olacak. Ben naçizane her yıl kazandığım birkaç tane davanın karşı yan vekalet ücretini buraya bağışlayacağım. Bu meslekte artık buna ihtiyacımız var. Kaldı ki bu vakıf, şöyle bir şeydir. Vakıf senedine özel bir hüküm de koydum. Ankara Barosu Başkanı veya yönetimi ileride bu vakfa üye olabilecek ve vakıfta baroyu temsilen üç kişiyi görevlendirebilecek. Yani baro dışarıda da insanların, meslektaşların hayatlarına dokunan bir yapının parçası olacak.

"0-5 YAŞ DEDİĞİMİZ JENERASYON YÜZDE 65'İ BU BARONUN. KADIN MESLEKTAŞLARIM YÜZDE 55. BU DEMOGRAFİK YAPIYI DA İYİ OKUYARAK O GENÇLERE BARONUN AKÇELİ KURULLARINDA POZİTİF AYRIMCILIK YAPMAK ZORUNDAYIZ"

Vakıf kurunca bazı meslektaşlarımız anlamamış, bu vesileyle kısaca anlatmak isterim. Ankara Barosu'nun bir yardımlaşma sandığı vardır. ABAYS denir. Doğru bir iştir. Yıllardır ABAYS'ı biz meslektaşlarımıza anlatamamışız ki ABAYS'ın üye sayısı halen 2 bin kişi. Ben gittiğim bu seçim sürecinde her yerde ABAYS'ı anlatıyorum ve meslektaşlarıma üye olun diyorum. Çünkü, vakıf başka bir şey, ABAYS başka bir şey. Bunu biliyorum. Yıllardır baronun içindeyim ve belki tam tersi ABAYS'a üye olmayı kolaylaştıracak çalışmaları bu vakıf üzerinden de yapacağız. Bu, bakın proje olarak daha seçilmeden yani biz geldiğimizde şunu yapacağız demeden yapmaya başladığımız bir şey. Seçildiğimiz taktirde yapacağımız şeyler, bir baro akademisi kuracağız. Genç meslektaşlarımızın sayısı 0-5 yaş dediğimiz jenerasyon yüzde 65'i bu baronun. Hatta kadın meslektaşlarım yüzde 55. Bu demografik yapıyı da iyi okuyarak o gençlere baronun bazı kurullarıyla, akçeli kurullarında pozitif ayrımcılık yapmak zorundayız. Onların ayakta kalması ve bu mesleği daha iyi koşullarda yapması için. Adliyeler dağıldı parça parça. O adliyelerin yakınlarında meslektaşlarımın bir arada çalışıp mesleki faaliyetini yürüteceği alanlar yaratmalıyız. Paylaşımlı ofisler diyoruz buna. Onları hayata geçireceğiz. Onun dışında mesela bizlerin tevkil yaptığı, avukatların yetişemediği yerde başka avukatlara yetki vererek kullandırdığı bir sistem vardır. Bunu baro üzerinden meslektaşların haklarını koruyarak yapabiliriz. Ücretli çalışan avukatlar için hem meclis nezdinde hem de baro nezdinde avukatlar bir araya gelip çalışmalar yapmak durumundayız. O dediğim kariyer merkezini büyük paydaşlarıyla Ankara'da kurmak ve gençlerin sektör temsilcileriyle bir araya gelmesini sağlamak durumundayız.

"'HEMEN ŞİMDİ' DİYORUZ"

Yapılacak çok şey var. Bizler, artık, izlemeden, mücadele ederek, daha 30 yaşına gelmeden intihar eden o gençleri o noktaya getirtmeden bir şeyler yapmak zorundayız. O yüzden zaten seçim sürecinde de bir slogan kullandık, bizim üzerimize de kaldı ve bence de yakıştı. 'Hemen Şimdi' diyoruz. Hemen Şimdi. Bekleyecek zamanımız yok. Her şey için hemen şimdi mücadele etmek zorundayız.

"GEZİ, HERKESİN SESİYDİ. YETER ARTIK DEYİŞİYDİ"

Bakın Avukatlık Kanunu baroları tanımlarken onlara bir görev yüklemiştir. Temel hak ve özgürlükleri ve insan haklarını savunmak zorundasınız. Nerede olursa olsun. Siz, bu nedenle her zaman tarihin her döneminde de böyle olmuştur. Avukatlar olarak da avukatların meslek örgütü olan barolar olarak da her türlü iktidarın karşısında olacaksınız. Olmak zorundasınız. Verilen kararlara bakıyorsunuz, ülkemizin son yıllarda geldiği ve her zaman şikayet edilen, yargı sisteminin maalesef bir sonucu. Neden yargı bu hale geldi? O kararlar, bakın Osman Kavala hakkında verilen o karar, çok net. Hepimizin içinde olduğu bir Gezi sürecine dair. Hepimiz oradaydık. Hepimiz kendimizi gerçekten o dönemde özgür hissettik. Neden? Çünkü o Gezi, herkesin sesiydi. Yeter artık deyişiydi. Bana oradan parmak sallama deyişiydi. Bana oradan ayar verme deyişiydi. Bir özgürlük çığlığıydı. O yüzden herkes o kadar birbirinden faklı bir insan geldi o sürecin içerisinde yer aldı. Şimdi o süreci başka bir şekilde yargı kararıyla bu noktaya taşımak istiyorsunuz veya bağımsız ve tarafsız olmayan mahkeme kararlarıyla onun üzerini kötülemeye çalışıyorsunuz. Hayır. Gezi'nin ne olduğunu hepimiz yaşadık, içindeydik ve çok iyi biliyoruz. O gerçeği hiçbir şey değiştiremeyecek. Bu nedenle, sadece öyle kararlarla bu ülkenin insanlarının hukuka ve adalete olan inancını daha da düşürmek, daha da kaybedilmesini sağlamaya çalışıyorlar ama hayır. Bu, değişecek. Değişmek zorunda. Çünkü, bu şekilde gitmez.

"ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNE MARUZ KALAN KADINLAR, LGBT+ BİREYLER NEDEN 'BEN BURADAYIM' DİYE BAĞIRMAK ZORUNDA KALIYOR?"

Dün Danıştay Başkanlığı'nda evet bir duruşma vardı. İstanbul Sözleşmesi. Bakın, İstanbul Sözleşmesi çok net. Farklı olanların, kadınların yaşam hakkına ilişkindir. Yaşamak istiyorlar. Bu kadar. Dün o duruşmada, o salonda inanılmaz iyi hissettim kendimi. Çünkü, ön tarafta onlarca kadın meslektaşım çıktılar, o kadar güzel savunmalar yaptılar ki hemen arkasında yüzlerce insan biz onları dinledik. Arkalarındaydık ama daha da önemlisi salon çıkışında ve Türkiye'nin dört bir yanında milyonlarca insanın sesiydi onlar. Biz hep bir aradaydık. O sözleşmeden bir anda, bir gece sadece bir kararla nasıl çıkıldığını izledik. Neden? Hukuka uygun mu? Hayır. Hukukçular olarak biliyoruz. Hiç kimse kendisini yetkilendiremez. Bir kararnameyle uluslararası bir sözleşmeden çıkma yetkisini kendinize alıp da ondan sonra çıkıyorum diyemezsiniz. Bu bir idari işlemse, idari işlemin teknik anlamda da unsurları vardır. Yetki, şekil, sebep, konu, amaç… Amaç nedir? Kamu yararıdır. Her zaman kamu yararı… İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasına dair tek bir kamu yararı, bir gerekçe ortaya koyamazlar. Nitekim koyamadılar. O kararın gerekçesi bile yok. O yüzde çıkıyoruz, çıktık… Hayır. O zaman bugün yarın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden de çıktım diyebilir iktidar. Bunu dedirtmemeliyiz. Hukuku her zaman savunmak zorundayız. Her zaman yanında olmak zorundayız. Çünkü, hukuk insanlığın yaşamıdır. Ben buradayım deyişidir. İnsanlar neden ben buradayım demek zorunda kalıyor? Varlıklarını, hayatlarını tehdit eden ve tehlikeye sokan her şeyle mücadele ederken ciddi bir erkek şiddetiyle, şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınlar, LGBT+ bireyler neden 'Ben buradayım' diye bağırmak zorunda kalıyor? Onlar varlar. Hep beraber olacağız. Ama siyasi iktidar bunu her zaman kendi lehine ve insanları ayrıştırmaya götürüyor. Hayır. Hukuk böyle sizin üzerinde rahatça oynayabileceğiniz bir alan değil. Çünkü o alan bizim yaşamımız. Yaşamımız hakkında bu kadar kolay, keyfi kararlar veremezsiniz.

"ANKARA BAROSU SESİNİ HER ZAMAN DAHA GÜR ÇIKARMAK ZORUNDADIR"

Ankara Barosu o gün Kavala kararından bir gün sonra Ankara Adliyesi'nde biz, meslektaşlarımla en üst koridordan başlayarak aşağı doğru yürüyüş yaptık. Uzun zamandır ilk defa orada yürüyen insanlar gerçekten örgütlü olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu hissetti. Ama orada bile baromuz olarak ne yazık ki zamanında insanları bir araya getirecek bir şekilde düzenlenmemişti orası. Ankara Barosu sesini her zaman daha gür çıkarmak zorundadır. O yüzden yeterli olmadığını düşünüyorum. Çünkü, meslektaşlarımın bu konudaki katılımı, halen meslek örgütüne karşı inancının olmaması, bana bunu gösteriyor.

"KİM, NE İÇİN, NE KADAR HARCIYOR AÇIKLASIN"

Kesinlikle açıklamalı. Neden? Çünkü, siz bir seçim sürecindesiniz. Bu için ne kadar para harcadınız, nereden geldiği o paranın, nasıl harcadığınız, kim niye harcıyor bilinsin. Birisi, bu seçim sürecinde birisine destek veriyorsa neden maddi destek veriyor? Bu da anlaşılsın. Bakın biz seçim sürecini çok imece usulü götürüyoruz. Evet ben de oraya kendim bir bütçe koydum. Oradan harcıyorum. Bir arkadaşımızı sayman belirledik. Başka arkadaşlar da oraya katkı sunuyor oraya üç, beş kendi içerisinde. Bir ekip olarak biz, kendi cebimizden belki bürolarımızdan, evlerimizden kendi gelirlerimizden kısarak oraya harcama yapıyoruz. Diğer adaylar da kim neden bu kadar çok para harcadığını, kendisi mi harcıyor, başkası mı harcıyor onun için ortaya koysun o zaman. Çünkü öbür türlü insanların aklında şu oluyor: Gençler bana soruyor. Hocam orada ne var? Ankara Barosu Başkanlığı için neden bu kadar çok mücadele ediyor insanlar? Neden bu kadar para harcıyor? Gerçekten o kadar para harcıyorlar. Kim, ne için harcıyor o zaman herkes bunu açıklasın."

Ankara Barosu Başkan Adaylarından Mustafa Köroğlu:
Kaynak: ANKA / Güncel
title
Close