28 Şubat Davası
Sanık Karaşahin: "Aleyhime değil delil, emarenin bile bulunmadığı suçlamalar nedeniyle kendimi savunmak durumundayım" Sanık Özaltun: "Şube müdürünün verdiği işleri yürüttüm. Görevim, gelen zarfları açmadan kayıt ederek şube müdürüne sevk etmekti.
28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan emekli Albay Aydın Karaşahin, "Aleyhime değil delil, emarenin bile bulunmadığı suçlamalar nedeniyle kendimi savunmak durumundayım" dedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Karaşahin, iddianamede "BÇG'de yer almakla" suçlandığını belirtti.
BÇG'nin kuruluş tarihinin 10 Nisan 1997 olduğunu, kendisinin de aynı tarihte, Şubat 1998'den geçerli olmak üzere Almanya'daki AWACS üssüne tayin kararının çıktığını anlatan Karaşahin, Nisan 1997'de 8-10 gün kadar, kısa süreyle BÇG salonuna gittiğini ifade etti.
Burada, basından irticanın takip edileceğinin söylendiğini anlatan Karaşahin, zaman zaman BÇG salonunda haberleri seyrettiğini, gazeteleri okuduğunu ancak konusu suç olan hiçbir eylemde bulunmadığını, kendisine suç teşkil edecek emir de verilmediğini savundu.
Karaşahin, "Gazeteyi okudum, televizyonu seyrettim de ne oldu? Bunun sonucunda herhangi bir not almış mıyım? Konusu suç olan bir şey yapmış mıyım?" diye sordu.
BÇG'ye ilişkin yalnızca "BÇG İş Bölümü" adlı belgede isminin geçtiğini ve bunun da bilgisi dışında olduğunu dile getiren Karaşahin, BÇG telefon rehberi, sürekli giriş kartı konulu belgeler de dahil olmak üzere başka hiçbir belgede isminin geçmediğini belirtti.
Karaşahin, "Aleyhime değil delil, emarenin bile bulunmadığı suçlamalar nedeniyle kendimi savunmak durumundayım" dedi.
Evindeki aramada elde edilen her türlü belge ve cihazın "temiz" çıktığını ve iade edildiğini bildiren Karaşahin, sanıklardan da yalnızca birkaç tanesini tanıdığını, BÇG'de görev yaptığını belirten sanıkların da kendisini tanımadığını söylediklerini aktardı.
Karaşahin, BÇG'de geçirdiği süreye dikkati çekerek, "10 günlük bir dönemim sorgulanarak, en ağır cezaya çarptırılmam isteniyor" diye konuştu.
Bir müşteki avukatının sorusu üzerine Karaşahin, "Ben BÇG'de çalışmadım. Çalışanlar burada ne yaptıklarını mahkemeye arz etti. Ben de görev yapmış olsaydım, 'Şunu yaptım, bundan dolayı yaptım' derdim. Yapmadığım şeyin hesabını vererek, maddi gerçek ortaya mı çıkarılıyor?" ifadelerini kullandı.
Müşteki avukatlarından Figen Şaştım'ın, "Nisan ayı boyunca BÇG toplantılarına katıldığınızı ifade ettiniz. İrticanın takibiyle ilgili gazete okuduğunuzu, televizyon izlediğinizi söylediniz. İrticai faaliyetleri takip etmek Genelkurmayın görevi kapsamında mıdır?" sorusunu yöneltti.
Karaşahin, soruya, "Tahrik etmek belki avukat tekniğidir. Yorumlarınız fevkalade yanlış ve benim söylediklerimle ilgisi yok. Savunmamda ne söylediğim kayıtlarda var. Ben kendimden mesulüm. Kişisel olarak konusu suç teşkil eden hiçbir şey yapmadım. Sormuş olduğunuz konu, benim üzerimdeki bir konudur. Gönderildiğim bir yere 8-10 gün gittim. Gittiğim yerde yasadışı hiçbir emir verilmedi, yasa dışı hiçbir faaliyette bulunmadım. Ben kendi sorumluluğum kadar cevap veririm. Siz şu anda benden yorum yapmamı istiyorsunuz" yanıtını verdi.
Karaşahin, müşteki avukatlarından Sezai Çiçek'in hangi televizyon ve gazetelerin takip edildiğini sorması üzerine, özel bir televizyon veya gazetenin takip edilmediğini bildirdi.
-"Brezilya dizileri izlenmiş olabilir"
Sanık avukatı Ahmet Gündel ise müvekkilinin, emir üzerine gönderildiği yerde basını takip ettiğini kaydederek, şunları söyledi:
"Belki o dönemde Brezilya dizileri gündemdeydi, onlar izlenmiş olabilir. Gazete okumak veya televizyon izlemek ne zaman suç oldu? Sadece izlemeyle ilgilenmiş, rapor düzenlememiş. Daha sonra tayini çıktığı için ayrılmış. Herhangi bir suç unsuru yok. Televizyon izleme işinin de abartıldığını düşünüyoruz. Üstü emir veriyor 'Gidin, şurada bir toplantı var' diyor. Müvekkilim gittiğinde gazete okuma ve televizyon izleme işi olduğunu öğreniyor. Gazete okumak veya televizyon izlemekle hükümet devrilmez."
Söz alarak sanığa soru sormak isteğini beyan eden müşteki avukatlarından İbrahim Öztürk'ün "Anladığımız kadarıyla zeka seviyesi yüksek olan birinin gazete okumak veya televizyon izlemeyle ilgili görevlendirilmesine kendisinin öngörüsü nedir?" sorusuna Karaşahin, "Sakladığım bir şey yok" diye cevap verdi.
Avukat Gündel de "Meslektaşım, müvekkilimin ileri bir zeka seviyesi olduğunu belirterek bir soru sormuştur. Biz de müvekkilimize yüksek düzeyde zekaya vurgu yapılarak sorular sorulmasını beklerdik" dedi.
Bunun üzerine bazı sanık ve müşteki avukatları arasında sözlü tartışma yaşandı.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin de "İddia makamı olarak beni ve müşteki avukatlarını kastederek, hakaret edildiğini düşünüyorum. Suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum" dedi.
Tekrar söz alan Gündel, "Son sözüm, sadece son soruyu soran avukata yönelik olarak söylendi. Müvekkilimin yüksek zekasına atıfta bulunmasına karşılık söylenen bir söz. Bunu ifade ettim. Duruşma savcısının alınmasını anlamadık. Kimseyi üzmek istemiyorum. Üzecek çok şey var. Size ne oluyor Sayın Savcım? Size yönelik bir söz yok" diye konuştu.
-Hamza Özaltun
Sanık Hamza Özaltun da savunmasında, 15 Nisan 1995'de Genelkurmay İç Güvenlik Plan Harekat Şubesinde idari astsubay olarak göreve başladığını, işinin gelen-giden evrakları kaydetmek olduğunu ve 8 ay sonra da emekliye ayrıldığını anlattı.
Özaltun, şöyle konuştu:
"Şube müdürünün verdiği işleri yürüttüm. Görevim, gelen zarfları açmadan kaydederek şube müdürüne sevk etmekti. Zarfları açma yetkim yoktu. Plan şubenin kırtasiye işlerini de yürütüyordum. Burada 5 tane proje subayı vardı; bunların hangisinin BÇG'de çalıştığıyla ilgili bir evrak görmedim. BÇG giriş listelerini hiç görmedim. Atılı suçların hiçbirini işlemedim."
Özaltun, Üye Hakim Hakan Oruç'un, "Orada edindiğiniz bilgiler varsa içeriği nedir?" sorusuna, çalıştığı yerdeki evrakları görmediğini, içeriğini ve kimden geldiğini bilmediği yanıtını verdi.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in "Burada, bazı sanıklar ifadelerinde idari işler astsubayı olarak sizin bileceğiniz şeyler olduğunu söyledi. Orada gazeteler nasıl okunuyordu, televizyonlar nasıl izleniyordu? Sizin bir katkınız yok muydu?" sorusu üzerine Özaltun, "Benim hiçbir katkım yoktu. Gelen-giden evrakları kaydederdim" dedi. - Ankara