Haberler
Netanyahu'dan ateşkes sonrası ilk açıklama: Hizbullah anlaşmayı bozarsa onları vururuz

Netanyahu'dan ateşkes sonrası ilk açıklama: Hizbullah anlaşmayı bozarsa onları vururuz

İsrail kabinesi, Lübnan ile ateşkes anlaşmasını onayladı

İsrail kabinesi, Lübnan ile ateşkes anlaşmasını onayladı

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler: Suç kılıç çatmak değil, kasıtlı organize disiplinsizliktir

Milli Savunma Bakanı Güler: Suç kılıç çatmak değil, kasıtlı organize disiplinsizliktir

Rusya bir kez daha ABD füzeleriyle vuruldu, Savunma Bakanlığı 'Yanıt verilecek' dedi

ABD füzeleriyle bir kez daha vurulan Rusya'dan dünyayı korkutan açıklama

28 Şubat Davası

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Köksal: "TSK illegal bir iş yapmaz, şartlar gerektiğinde gereken şeyleri yapar. İllegal iş yapacak bir ihtiyaç da yoktu" "Niyetimiz kötü ol...

28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal, "Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) illegal bir iş yapmaz, şartlar gerektiğinde gereken şeyleri yapar. İllegal iş yapacak bir ihtiyaç da yoktu. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım" dedi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın bugünkü celsesi, dönemin Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Hayri Bülent Alpkaya'nın avukatı Erol Aras'ın savunmasıyla başladı.

Davanın sadece BÇG'nin yargılanması değil, bir dönemin yargılanması olduğunu ifade eden Aras, "gelinen noktada devrilmiş bir hükümetin değil, istifa etmiş bir hükümetin olduğunun" anlaşıldığını belirtti.

Davanın, birtakım intikam duyguları ve acılarla, seneler sonra siyasilerin "28 Şubat ne oldu?" yönündeki beyanları üzerine açıldığını öne süren Aras, davanın hukuki ve sosyal temelinin çok sağlam olmadığını savundu.

Müvekkili Alpkaya'nın BÇG içinde görev almadığını aktaran Aras, Tansu Çiller'in, REFAH-YOL Hükümetinin istifasından sonra dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'a yönelik, "Şimdiye kadar seçilmiş hiçbir genel başkan onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi" sözü üzerine başlatılan kampanyaya ilişkin, "Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kampanyasıdır. Tansu Çiller o sırada hükümette değildir. Bunun hükümeti düşürmekle, psikolojik harekatla ilgisi yok. Hukuk dışı, şiddete dayalı, insanlık dışı bir saldırı emri verilmemiştir" ifadelerini kullandı.

-Hikmet Köksal'ın savunması

Aras'ın ardından dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal'ın savunmasına geçildi.

MGK ve YAŞ toplantılarına yasal olarak katıldığını, alınan kararları da imzaladığını anlatan Köksal, 28 Şubat 1997'deki MGK'ya ilişkin bilgiler verdi.

Toplantıda, önce MİT, daha sonra İçişleri Bakanlığı görevlisinin bilgi verdiğini kaydeden Köksal, "Genelkurmaydan bir korgeneral arkadaşımız da bilgilendirme yaptı. Bunun üzerine bazı konular tartışıldı, asgari müştereklere varıldı. O askeri müştereklerin hükümete sunulması kararlaştırıldı. Bununla ilgili tamamen askerler suçlanmış, başka kimseden bahsedilmemiş. Herkes bu bilgiler verilirken dikkatle dinledi. İyi niyetli alınmış kararlar olarak hükümete gönderildi" diye konuştu.

Buna ilişkin çalışmanın değişik şekillerde vasıflandırıldığını, "darbe denildiğini, itham edildiğini" söyleyen Köksal, MGK sonrasındaki çalışmalarla fazla ilgilenmediğini kaydetti.

Köksal, "Savcıya verdiğim ifadede BÇG'yi emekli olduktan sonra duyduğumu, ama çalışmalardan haberim olduğunu söyledim. Birçok emir yazılmış olabilir, karargaha gelmiş olabilir. Karargahıma yetki verdim ve karargahlar arasındaki çalışmayla beni fazla meşgul etmemelerini söyledim. Çünkü benim asli görevim, 600 bin kişilik kara kuvvetinin savaşma kabiliyetini geliştirmek" dedi.

-"Niyetimiz kötü olsaydı..."

BÇG'nin illegal bir yapı olmakla suçlandığını belirten Köksal, "Ben BÇG içinde olmadım, ama bu beni çok üzdü. TSK, illegal bir iş yapmaz, şartlar gerektiğinde gereken şeyleri yapar. İllegal iş yapacak bir ihtiyaç da yoktu. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım" diye konuştu.

"Batı Çalışma Grubu Eylem Planı" diye bir çalışma olmadığını savunan Köksal, "Olsa mutlaka haberim olur, inkar da etmezdim. Üst makamca yapılan çalışmaların hiçbirinin altında ıslak imzam yoktur. Bütün askerlik hayatım boyunca sadece mesleğimle uğraştım. Hiçbir ideolojinin içinde olmadım" ifadelerini kullandı.

Şemdin Sakık'ın yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuş azılı bir katil olduğunu söyleyen Köksal, Sakık'ın beyanlarıyla suçlanmaktan üzüntü duyduğunu dile getirdi.

-Osman Özbek'in sözü

Köksal, dönemin Erzurum Bölge Jandarma Komutanı Osman Özbek'in küfürlü konuşması sırasında Genelkurmay Başkanlığına vekalet ettiğini bildirerek, olay üzerine Özbek'e niçin böyle söylediğini sorduğunu aktardı. Köksal, şöyle devam etti.

"Çok başarılı hizmet vermiş bir arkadaştır. İnsanların bir de psikolojik yapısı vardır. Söylediğini tasvip etmiyorum, asla. Ama yanlışlık yapabileceğini her zaman düşünmek gerekir. Kişisel görüşünü dışa vurmuş ve söylemiştir. Ben gerekli araştırmayı yapar yapmaz Antalya'ya giderek, orada bulunan Sayın Cumhurbaşkanı'na durumu anlattım. 'Basına bilgi vereceğim' dedim. Sayın Cumhurbaşkanı ise 'Siz basına bir şey söylemeyin. Ben gereken bilgileri vereceğim' dedi. Dışarıda bekleyen gazetecilere bir şey söylemedim. Biraz gittikten sonra karşıma biri çıktı, gazeteciymiş, dedi ki, 'Sizin astınız şöyle şöyle demiş, hükümete küfretmiş'. Ben, 'Cumhurbaşkanına bilgi verdim. O açıklama yapacak' dedim. Yalnız, 'İnsanların ağzına bant çekemezsiniz' diye ekledim. Bu da suç olarak gösterilmiş iddianamede. Bir türlü anlayamadım."

- Sincan'da tankların yürütülmesi

Köksal, 4 Şubat 1997'de Sincan'da tankların geçmesiyle ilgili, şunları kaydetti:

" Sincan'dan tankların yürütülmesi kadar istismar edilmiş bir olay görmedim. Enteresandır ki bu kadar önemli görülen, abartılan, hala 3 tane tankın televizyon monitörlerinde tehdit unsuru gibi gösterildiği olayın tehditle, korkutmayla hiçbir ilgisi yoktur. Bu olay olduğu zaman Kara Kuvvetleri Komutanlığında en üst düzeydeki insan bendim. Hiçbir kişi arayıp da 'Bu tankları niye yürüttün?' diye sormadı. Herkes istediğini yazdı, istediğini düşündü. Halbuki tanklar, yıllık eğitim planının gereği olarak Sincan'dan geçti. Neden Sincan? Sincan şehir merkezi değil. Ankara, İstanbul gibi yerlerde ana yola zarar vermeyelim, trafiği aksatmayalım diye... Üstelik her zaman kullandığımız yolda bir köprü tamiratı vardı, oradan geçemedik. 4 Şubat'ta gözümden katarakt ameliyatı olmuştum. Sincan'daki olaylar ise 5 gün önce olmuştu. Dolayısıyla oradan geçmenin suç olacağını hiç düşünmemiştim. Yıllık eğitim planı için müsaade almaya kalkarsak, o zaman biz hiçbir eğitim yapamayız. Hiç kimseden müsade almadım. Tanklar neden Sincan'dan geçmiş? Meclis'in önünden mi geçmiş? Veyahut da Çankaya'daki Reisicumhur Köşkü'nü mü sarmışız. Kimseye ateş mi etmişiz? Ben emir verdikten sonra bütün Kara Kuvvetleri çıkar araziye, gece eğitimi yapar. Bu benim görevim. Bunu yaparsam, planlara girmişse, kimseye sormam.

Ben hastanedeyken telefon geldi, dediler ki 'Sayın Genelkurmay Başkanı çok üzülmüş, neden haberleri olmamış'. Art niyetli olsaydım eğer, bu şekilde hareket etmezdim. Daha büyük kuvvetleri her tarafa çıkarırdım. Bu (tankların geçişi), 30 Ocak'ta yapılanlardan sonra olduğu için korkutmaya çalışmışız. Türk halkı askerden, tankından, topundan korkacak değil. Sevgiyle yaklaşır askerine, korkutma olmaz. Eğer bir millet askerini sevmiyorsa, o milletin sonu gelmiş demektir."

Soruşturma aşamasındaki beyanına, "Tanklar için emir verdim" diye yazıldığını bildiren Köksal, "Yazılı emir de vermedim, sözlü emir de vermedim. Savcı Mustafa Bilgili'ye bunu söyledim, 'Düzeltiriz' dedi. Ben, kurmay başkanına, 'Eğitim uygulama planlarındaki vazifesini yapsınlar' dedim" ifadelerini kullandı.

-Çapraz sorgu

Hikmet Köksal, Başkan Tayyar Köksal'ın "54. Hükümet kurulduktan sonra, ordunun, Genelkurmayın veya üst düzey komutanların hükümetten rahatsızlığı olduğuna dair beyanı, hükümetin görevden el çektirilmesi, düşürülmesi, istifa ettirilmesi yönünde çalışması oldu mu?" sorusuna, "Asla böyle bir görüş olmadı, böyle bir şey sorulmadı. Hayır. Hatta MGK'da bile ne bir darbe, ne hükümetin düşürülmesi, böyle bir şey asla konuşulmadı. Sadece istihbari bilgiler konuşuldu" karşılığını verdi.

28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarının daha önce askerlerce mi hazırlandığı, yoksa kararların toplantıda mı alındığı ve kararların alınmasında askerin hükümete baskısı olup olmadığı sorusu üzerine Köksal, "Hayır. Sadece bilgiler verildi. Bu bilgiler üzerine tartışmalar yapıldı. Cumhurbaşkanının emriyle tutanak halinde yazıldı. Herkes imzaladığı gibi ben de imzaladım. Bugün de olsa imzalarım" dedi.

Üye Hakim Süleyman Köksaldı, İzzet Baysal tarafından Hikmet Köksal'a gönderilen ve "Tek çare ve tek ümit, ne kadar arzu etmesek de yine sizlersiniz" yazan mektuptan bir bölüm okuduktan sonra, "İzzet Baysal'ı tanıyor musunuz?" diye sordu.

Hikmet Köksal, böyle binlerce mektup geldiğini ifade etti ve İzzet Baysal'ı tanımadığını söyledi.

Üye Hakim Hakan Oruç'un, Sincan'da tankların yürütülmesi konusundaki beyanıyla sanıklardan İzzettin İyigün'ün soruşturma aşamasındaki beyanının çeliştiğini söylemesi üzerine Köksal, "Tankların geçmesi, hareket etmesi bir plan göreviydi. O plan dediğimiz de yıllık eğitim emridir. O emrin gereğinin yapılmasını söyledim. Denetlemeye gideceğimi söyledim" dedi.

Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in, "Osman Özbek ile ilgili bir disiplin işlemi yapıldı mı?" sorusuna ise Köksal, "Ben, Genelkurmay Başkanlığına üç günlüğüne vekalet ettim. Adli soruşturma yapıldığını zannediyorum. Sonuçta arkadaşım görevden alındı" karşılığını verdi.

Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi. - Ankara

Kaynak: AA / Güncel
title