Haberler

20. Avrasya Ekonomi Zirvesi - Istanbul

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Dün Suriye'den gördüğümüz fotoğraflar üzerine New York'ta BM Güvenlik Konseyi'nde (BM) gördüğümüz tartışmalar insanlık adına utanç vericidir, aynı zamanda kaygı vericidir.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Dün Suriye'den gördüğümüz fotoğraflar üzerine New York'ta BM Güvenlik Konseyi'nde (BM) gördüğümüz tartışmalar insanlık adına utanç vericidir, aynı zamanda kaygı vericidir." dedi.

Marmara Grubu Vakfı tarafından düzenlenen 20. Avrasya Ekonomi Zirvesi, ikinci günü oturumlarıyla tamamlandı.

Yeşilköy'deki WOW Hotel'de düzenlenen zirvede son olarak, "Bir Yol Ayrımında Olan İnsanlık" başlıklı "Cumhurbaşkanları Oturumu" gerçekleştirildi.

Akkan Suver'in yöneticiliğini yaptığı oturumda konuşan 11. Cumhurbaşkanı Gül, son yıllarda başta ABD olmak üzere Avrupa'da çok önemli değişikliklerin olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Siyasi açıdan, ekonomi açısından bütün bunların iyiye gittiğini söylemek zor. Kaygılar artıyor. Özellikle dünya lideri konumundaki ülkelerin yöneticilerinin popülizme bu kadar yer vermeleri, daha soğukkanlı, ciddi değil ama sorumluluklarının farkında değilmiş gibi davranmaları, halkların hissiyatlarını çok sömürecek davranışlar içerisinde olmaları, radikal akımların gelişmesi ve birçok unsurların katılması gibi etkenler, gelecekle ilgili kaygıların artmasına sebep olmakta. Ekonomi konusunda korumacılığın artık söylemden öteye varması da tedirginlik yaratıyor. İnsana ister istemez tarihten ders alınmadığını hatırlatıyor. Avrupa tarihini bilenler şunu hatırlayacaklar; Napolyon'un yol açtığı savaşlardan ders alan 19. Yüzyıl siyasi aktörleri bir araya geldiler ve Avrupa'da istikrarı, huzuru sağladılar. En azından 100 yıl istikrarlı giderek büyük hamleler yapıp kalkındı ama daha sonra 1. ve 2. Dünya Savaşları yaşandı. Büyük yıkımlar ve insan kayıpları yaşandı. Büyük maliyetler ödendikten sonra buradan da dersler çıkartıldı. BM, Avrupa Birliği (AB) gibi kurumlar ortaya çıktı. Bu kurumların kendilerini bugünkü şartlara adapte etmediklerini, geliştiremedikleri görüyoruz."

"Popülizm, ırkçılık, hiçbir zaman refah, güvenlik getirmiyor"

Gelinen noktaya baktığımızda alışık olunmayan yeni siyasi yapıların ortaya çıktığını dile getiren Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Farklı farklı güvenlik algılamaları ortaya çıkıyor. Jeopolitik konulara farklı anlamlar yüklenmeye çalışılıyor. Bütün bunlar geleceğin çok da huzurlu olmadığını gösteriyor. Ekonomik konularda koruyucu tedbirlere çok başvurulmaya başlanması mevcut yapıları çürütüyor. Burada özellikle şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; Seçim kampanyalarında popülizme başvurabilirler, siyasetin doğasında olan şey bu. Bazen bunun ucu çok kaçabilir. Ama sorumluluklar üstlenildikten sonra halkların, milletlerin, devletlerin popülizme yer vermeleri çok tehlikeli bir şey. Bu hiçbir zaman selamete, refaha ve güvenliğe çıkarmıyor. Avrupa siyasi tarihi de bununla dolu. Popülizm, aşırı milliyetçilik, vatanseverliği ayrı tutuyorum, ama ırkçılık ve ayrımcılık, bugün bazı Avrupa ülkelerinde karşılaştığımız İslamofobi, yabancı düşmanlığı gibi meseleler hiçbir zaman refah, güvenlik getirmiyor. Hatta bunu yapan liderler önce ülkelerinde konsolidasyonu sağlıyorlar, daha sonra da içeride işler kötüye gittiği için komşularıyla savaşıyorlar. Yine Avrupa tarihinde bunun çok örnekleri var. Umut ediyorum bu tip politikalar kısa süre içerisinde terk edilerek, daha gerçekçi politikalara geçilir. Dünyaya yön veren ülkelerin, demokrasiye, hukuka, insan hakları gibi konulara referans yapmadıkları, açıklamalarında bunların bir yana bırakıldığını görmek de çok acı. Bunlar insanlık için de, kendi ülkeleri için de hiçbir zaman hayır getirmez."

"BM Güvenlik Konseyi'nde gördüğümüz tartışmalar insanlık adına utanç vericidir"

Abdullah Gül, Suriye'de son yaşanan kimyasal saldırı ve dünyadaki yankılarına ilişkin, "Kendi bölgemizde rejimlerini bugünkü dünyaya adapte edemeyen ülkeler, demokrasiyi kendi inisiyatifleriyle hakim kılamayan ülkeler, insanlarına insan hakları standartlarını gelişmiş ülkeler seviyesine getiremeyen ülkeler, sonunda ani patlamalarla karşı karşıya kalmaktalar. Ülkelerinde sorunlar ortaya çıkınca da bütün yabancı ülkeler karışmakta ve vekalet savaşları kaçınılmaz hale gelmektedir. Dün Suriye'den gördüğümüz fotoğraflar üzerine New York'ta BM Güvenlik Konseyi'nde gördüğümüz tartışmalar insanlık adına utanç vericidir, aynı zamanda kaygı vericidir." şeklinde konuştu.

"Ateş çemberi içerisinde kalan ülkelerin vatandaşları, kendilerine biraz daha güvenli bir yer bulmak için kaçıyorlar." diyen Gül, şunları kaydetti:

"Suriye olayı, Avrupa'ya özellikle şunu gösterdi ki; sizin uzağınızda bile bir insanlık dramı söz konusu ise buna duyarsız kalamıyorsunuz. Eğer başında duyarsız kalırsanız sonunda o insanlar geliyor ve kapınızı çalıyorlar. Ne kadar direnirseniz direnin, sonunda kapılarınızı açmak durumunda kalıyorsunuz. Bugün milyonlarca insan Avrupa sathında göçmen statüsüne düştü ise hem kendileri için hem de gittikleri ülkeler için büyük sıkıntılar ortaya çıkıyorsa, bu problemlerin vaktiyle yerinde çözülememesindendir. Aslında siyasetin ve devlet adamlarının ölçüsü de burada ortaya çıkar. Problemleri daha önce görüp, bunlar daha kronik hale gelmeden nasıl çözersiniz. Diplomasi tarihi de siyaset tarihi de bu konuların örnekleriyle dolu."

"Mülteci çocukların kayıp jenerasyon haline gelmemesi gerekir"

Türkiye'nin 3 milyon civarında mülteciyi barındırdığını ifade eden Gül, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hadi 80 milyonluk Türkiye bunu kaldırabiliyor diyelim, Türk halkı gerçekten çok asil davrandı. Bütün siyasi partiler üç seçim geçirmemize rağmen kampanyalarda bunu istismar etmedi. Bunun çok büyük bir değer olduğunu kabul edip, bu hakkı teslim etmek gerekir. Başka ülkelerde bu konuların nasıl istismar edildiğini, nasıl hükümetlerin değişmesine yol açacak kadar ileriye gittiğini görüyoruz. Mülteci durumuna düşen insanlar, o kadar çok acı içerisinde ki onları altın kafese bile koysanız ülkelerindeki huzuru bulamazlar. Burada özellikle Avrupa'nın dikkat etmesi gereken bir şey var ki mülteci çocukların kayıp jenerasyon haline gelmemesi gerekir. Bu çocuklar eğer gittikleri ülkelerde iyi eğitim almazlarsa, bu Almanya olabilir, Türkiye olabilir, Balkan ülkeleri olabilir, bunlar kucaklanmaz ve dışlanırsa o zaman 5-10 yıl içerisinde çok radikal akımlara çok hazır adaylar haline gelir."

"İnsanoğlu hangi yöne yüzerek kurtulacağını bilmeli"

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise dünyanın terör ve yoksulluk sarmalında büyük bir kaosun içinde olduğunu belirterek, "İnsanoğlu hangi yöne yüzerek kurtulacağını bilmeli. Böyle zamanlarda insanlığın biriktirdiği tarihi mirasa sığınılmalı. Bir araya gelerek çözümler üretilmeli." diye konuştu.

Akıncı, "Bizler Kıbrıs adası olarak, Orta Doğu'nun yanı başında ve sancısını diğer bölgelere de aktardığı damar yollarının üzerinde yer alıyoruz. Bu nedenledir ki buradaki insanlık dramı her an içimizi acıtıyor. Kan ve barut kokusunun yükseldiği bir coğrafyada barışın ve sükunetin değeri çok daha iyi anlaşılıyor." ifadelerini kullandı.

Dünya sisteminin yok edici etkilerinin giderilmesi için hem yerel hem de küresel ölçeklerde harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayan Akıncı, şunları söyledi:

"Bunu bir temenni olarak dile getirmekle yetinmiyoruz. 'Dünyanın iyi örnekleri neden biz olmayalım?' diye soruyoruz. Din, dil ve ırk farklılıklarının küresel düzeyde çatışma nedenine dönüştüğü bir çağda din, dil ve ırk farkının aslında barışa engel olmadığını kanıtlayabiliriz. Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs sorununa eşitlik, özgürlük ve güvenlik temelinde bir çözüm bulunması için samimi bir çaba harcıyor. Bu kavramları adadaki her iki toplum için önemsiyoruz."

-"Sergilenecek tavır Kıbrıs'ın gideceği yönü belirleyecektir"

Akıncı, Kıbrıs'ta taraflar arasında şubat ayında yapılan federasyon görüşmelerinin Rum Kesimi tarafından Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanması anlamına gelen "Enosis"in her yıl okullarda kutlanmasının kabul edilmesiyle sekteye uğradığını hatırlattı.

Kıbrıs sorununun 50 yıldır çözülemediğini aktaran Akıncı, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dünyadaki yaygın eğilimin aksine adada din, dil ve ırk farklılıklarına rağmen iş birliği ruhuyla, ortak bir devlet kurmak mümkün. Elli yıldır süren müzakerelerin bu kez sonuç vermesi mümkün olabilir. Fakat bunun için tarafların aynı derecede istekli ve gayretli olması gerekir. Eğer şimdiki fırsat kaçırılırsa artık bir elli yılımızın daha olamayacağı çok açık. Çözüm istikametinin seçilmemesi halinde yeni bir yola girileceğini şimdiden öngörmeliyiz. Bu yol adayı kalıcı bölünmeye götürecektir. Gelinen eşikte sergilenecek tavır, Kıbrıs'ın gideceği yönü belirleyecektir."

Mustafa Akıncı, çözüm amacıyla iki taraflı ve siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon için çalıştıklarını ifade ederek, "Kıbrıs'ta varılacak çözümün adamıza, bölgemize ve dünyamıza yeni ufuklar kazandıracağını düşünüyorum. Çözüm herkesin kazanacağı bir formüldür." ifadelerini kullandı.

Kıbrıs'ta muhtemel bir çözümün Türkiye, Yunanistan, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne fayda sağlayacağını aktaran Akıncı, "Kıbrıs'ta varılacak bir çözüm, Avrupa'daki gerginlikleri azaltacaktır, şiddet sarmalındaki Orta Doğu'ya umut verecek, bölgedeki tansiyonun yumuşamasına katkı yapacaktır." görüşünü dile getirdi.

"Radikal akımlar ortaya çıktı"

Makedonya Cumhurbaşkanı Corge İvanov ise Avrupalı liderlerin Roma Anlaşması'nın 60. yıl dönümü nedeniyle bir bildiri yayınladığını hatırlatarak, Avrupa'da sürdürülebilir bir geleceğin hayalinin kurulduğunu söyledi.

AB'nin karşı karşıya kaldığı krizlerin kısa süreli olduğunu, birliğin kendi bürokrasisi içinde kıvrandığını belirten İvanov, "Brüksel elitizminin karşısında yeni bir dalgalanma var. Hem hem sağ hem de sol popülizm, İslam düşmanlığı gibi radikal akımlar ortaya çıktı. Avrupa'nın yapması gereken Avrupalılaşmaktır, ulusal bölünmeleri kastetmiyorum. Ulusal bir metamorfoz (başkalaşım) görülmeli. AB'yi oluşturan unsurların bir araya gelerek sorunları konuşmasına, özüne dönmesine ihtiyacı var." diye konuştu.

AB'nin, Makedonya'nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından bu ülkeye karşı ikiyüzlü davrandığını savunan İvanov, "Avrupa'nın çifte standartlardan uzak durması gerek. Avrupa özüne dönmeli. Avrupa bir barış projesiydi, buna geri dönmeli." dedi.

"AB içerisinde yaratıcı siyaset yok"

Sırbistan eski Cumhurbaşkanı Boris Tadic de dünyadaki sorunların çözümü için siyasetçilerin yeni ve yaratıcı çözümler ortaya koyması gerektiğini söyledi.

AB'nin bundan 5 yıl öncesine göre bile iyi görünmediğini dile getiren Tadic, şöyle konuştu:

"AB içerisinde yaratıcı siyaset yok. AB, karşısındaki krizlere göre gayet atıl ve hareketsiz kalıyor. Benim görev yaptığım dönemde Brexit'i ve ABD'deki seçimleri tartıştığımız zaman, AB'deki bütün siyasetçiler bunları gözardı ediyordu. Brexit'in olabileceğine kesinlikle inanmıyorlardı. Demokrasiyi, dünyadaki teknolojik, sosyolojik değişikliklere bakarak yeniden ele almalıyız. Avrupa'daki dostlarıma Balkanlara doğru AB'nin genişlemesi gerektiğini söylüyordum. Aksi takdirde Balkan ülkelerinin AB'ye entegrasyonu olmazsa bölgede yeni bir kriz ortaya çıkabilir. Ama AB çok pasif ve bugün kendi sınırlarını bile çizemez durumda. Kendi kimliği ve politikasını ortaya koyamıyor. Sadece AB değil, dünyadaki bütün güçler için de bu söz konusu. ABD, Rusya, Çin, hatta Türkiye. Bu ülkeler tarihi olarak da çok önemli ülkeler. Problem çözmede yeni tekniklere gitmemiz gerekir ve küresel arenada yeni siyasi çözümler için farklı yaklaşımlar getirmeliyiz. Aksi takdirde bunun bedelini ödeyeceğiz."

"Kararlı bir şekilde ileriye bakabilmeliyiz"

Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bujar Nishani ise hem yerel hem küresel düzeyde, dünyanın güvenlik yapısının zayıfladığını öne sürerek ekonomi ve finans yapısının krize doğru gittiğini vurguladı.

Suriye'deki son gelişmelere de değinen Nishani, "Dün korkunç bir haber aldık Suriye'den. Yüzlerce bebek hayatını korkunç bir şekilde kaybetti. Bu tür çatışmaların önlenmesi için zayıf kaldığımızı söylemek zorundayım. Özellikle aşırı akımlar, mülteci sorunu dünyamızın karşı karşıya kaldığı en önemli meselelerdir. Bu toplumlarımızı bölüyor, popülizmin, anarşizmin ortaya çıkmasına, maceracı çözümlerin gündeme gelmesine neden oluyor." dedi.

İstanbul olağanüstü güzel bir şehir olduğunu, sadece coğrafi konumundan dolayı değil, kendi kültürü ve mirası, farklı etnik ve dini toplulukların bir arada yaşama geleneğinden dolayı mülteci dalgasına maruz kaldığını belirterek, "İşte bütün bunlardan dolayı bugün bir yol ayrımında bulunabiliriz. Bunun cevabını çok doğru bir şekilde vermeli, doğru çözümler geliştirmeli ve elimizden geleni yapmalıyız. Gelecekte barışı inşa edebilmek için bugünün krizlerinin bizim yerel, bölgesel ve küresel politikalarımızı belirlemesine izin vermemeliyiz. Tam tersine kararlı bir şekilde ileriye bakabilmeliyiz." ifadesini kullandı.

20. Avrasya Ekonomi Zirvesi - Istanbul
Kaynak: AA / Güncel
ABD ve İngiltere'nin ardından Fransa'dan da onay çıktı: Ukrayna füzelerimizi kullanabilir

Batı, topyekun Putin'e savaş açıyor! Bir ülke daha Ukrayna'ya izin verdi

20 bin öğretmenin ataması yapıldı

Eğitim camiasına yeni öğretmenler katıldı

Belediyelere bağlı kreşler kapanabilir

Belediyelere bir kötü haber daha! Kreşlerin kapanması an meselesi

Arka Sokaklar'daki 'tarikat' sahnesi izleyicileri ayaklandırdı

Arka Sokaklar'daki "tarikat" sahnesi izleyicileri ayaklandırdı

title