2. Haliç Konferansı
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Kuzey Irak'taki referandum kararıyla ilgili, "Ey Kürtler, bugün sözde 100 yıllık bir halüsinasyon adına, bin yıllık misakı, bin yıllık anlaşmayı, bin yıllık ahtı bozmak üzeresiniz.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Kuzey Irak'taki referandum kararıyla ilgili, "Ey Kürtler, bugün sözde 100 yıllık bir halüsinasyon adına, bin yıllık misakı, bin yıllık anlaşmayı, bin yıllık ahtı bozmak üzeresiniz. Beraber yaşadığınız Türkler, Türkmenler, Araplar, Ezidilerden, bir maceraperestin siyasi ihtirasları uğruna ayrılmaktasınız." dedi.
İlki 19 Mayıs 1924'te, Musul meselesi ve Türkiye ile Irak arasındaki sınırın çözüme kavuşturulması amacıyla Türkiye ile İngiltere arasında gerçekleştirilen Haliç Konferansı'nın ikincisi, çeşitli sivil toplum örgütlerinin destekleriyle Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlendi.
"1924-2017 Musul Meselesi" başlıklı konferansta konuşan Prof. Dr. Kurşun, toplantının neredeyse bir asır sonra yeniden yapıldığına dikkati çekti.
İlk konferans toplandığında Musul meselesinin tarafının İngilizler olduğunu hatırlatan Kurşun, bugün ise muhatapların Kürtler olduğunu ifade etti. Bölgede son dönemde yaşananların sorumlularını, "siyasi birtakım emellerle istikbal arayışı içerisine girmiş maceraperestler" diye nitelendiren Kurşun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ey Kürtler, bugün sözde 100 yıllık bir halüsinasyon adına, bin yıllık misakı, bin yıllık anlaşmayı, bin yıllık ahtı bozmak üzeresiniz. Beraber yaşadığınız Türkler, Türkmenler, Araplar, Ezidilerden, bir maceraperestin siyasi ihtirasları uğruna ayrılmaktasınız. Onlara sırtınızı dönmektesiniz. Bu dönüş sadece ve sadece küçük bir aile kavgası olmayacak. Maalesef Kürtleri ateşe sürükleyecektir. Ey Kürtler, bu maceranın peşinden giderseniz, dünyada cehenneminizi yaratmaktasınız. Biz bunu istemiyoruz. Biz burada Haliç Konferansı'ndan şu mesajı vermek istiyoruz: Kürtler barış ve güven içerisinde hak ettikleri şekilde yaşamaya devam etmeliler. Onları o tehlikeye, ateşe atan zihniyetin karşısında durmak gerekir ki kendileri bu cehennemden kurtulsunlar. Bu bir tehdit değildir. Bu bir milliyetçi refleks de değildir. Bu, doğrudan doğruya bin yıllık genetik kültürümüzün talebidir, arzusudur ve onları uyarmak, bizim kardeşlik borcumuzdur. Vicdani borcumuzdur."
Kurşun, bölge dengelerinin, bağımsız bir Kürt devletinin yaşamasına izin vermeyeceğini de vurgulayarak, Suriye ve Irak'ın bütünlüğünün sağlanmasının da bölge dengeleri açısından imkansız olacağını savundu. Kurşun, "Kürt kardeşlerimize diyoruz ki gelin, kardeşlerinizle beraber paylaşmayı öğrenin ve gerçek bağımsızlığın bölünmekte değil, büyümekte olduğunu bilin." diye konuştu.
"Kerkük Kürtleştiriliyor"
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Danışmanı Habib Hürmüzlü, referandum kararının Kürt parlamentosunda alelacele alındığını, hatta karar alınırken meclis üyelerinin neredeyse yarısının salonda bulunmadığını anlattı.
Referandum kararının ardından daha önce bir araya gelemeyen pek çok topluluğun artık birlikte hareket etmeye başladığına değinen Hürmüzlü, "Ortada parçalanan sadece Kürtler oldu. Kürtler daha önceki çatışmalar zamanında birleşmişlerdi ve bir hedef üzerine gidiyorlardı. Ancak referandum kararının ardından parçalanmaya başladılar, hatta kendi aralarında kanlı çatışmalar yaşıyorlar." dedi.
Kerkük'ün son yıllarda "Kürtleştirilmesine" yönelik bir proje de yürütüldüğünün altını çizen Hürmüzlü, "2003'ten itibaren bölge Kürtleştirilmeye başlandı. Yüz binlerce Kürt, Kerkük ve çevresindeki köylere yerleştirildi. 10 Nisan 2015'te Kerkük nüfusu 850 bin iken, iki yılda nüfus, 1 milyon 650 bine ulaştı. Yani iki yılda bir şehrin nüfusu, yüzde 100 arttı. Kürtleri her taraftan getirip nüfusa kaydettirip, orayı Kürtleştirmeye çalıştılar." ifadesini kullandı.
- "Türkiye'nin onaylamadığı hiçbir karar, gerçeklik kazanmaz"
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkan Danışmanı Murat Güztoklusu, bölgede Türkiye'nin onaylamadığı hiçbir kararın gerçeklik kazanmayacağını vurguladı. Güztoklusu, 1922 yılında Süleymaniye'de Türkiye'ye bağlı bölgesel yönetim kurulmasının önünü açan "Süleymaniye Kongresi" toplandığından bahsederek, "Türkiye'nin yapması gereken, Süleymaniye Kongresi kararlarının bırakıldığı yerden devam ettirilmesidir. Bu, hem bölge Kürtleri için hem bölgedeki Türkmenler için hem de Türkiye'nin tamamı için en hayırlı gelişmedir." diye konuştu.
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur, referandumun, fiili bağımsızlık denemesi hüsrana uğrayan Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin, bunun siyasi sonuçlarını bağımsızlık iddiasıyla örtme gayreti olduğunu savundu.
Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, hem Ankara Anlaşması hem de Lahey Adalet Divanı kararlarına göre Musul'un Türkiye'ye verilmesi gerektiğini söyledi.
Kuzey Irak'taki referandum konusunda da hala geri adım atılma ihtimali olduğunu değerlendiren Sofuoğlu, "Geri adım atılmazsa bölgeyi kan bürüyecek. Türklerin, Kürtlerin, Arapların savaştığı, Batılıların seyrettiği bir ortamla karşı karşıya geleceğiz. Ama asla ve asla burada bağımsız bir devlet olamayacak." dedi.
Sofuoğlu, ABD ve İngiltere'nin referandum konusunda Türkiye, Rusya ve İran'ın kesin tavrının ardından geri adım attığını, Türkiye'nin bölgedeki bu kararlı tutumunu sürdürmesi gerektiğini kaydetti.