Türkiye, Küresel Krizde Yara Almamayı Başardı
SETA Ekonomi Direktörü Karagöl, "Yaşanan ağır krizde gelişmiş ülkeler sarsılırken, Türkiye'nin büyük bir yara almadan çıktığını gördük." dedi.
RECEP DEMİR - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Ekonomi Direktörü Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, geçen 5 yılda yaşanan ağır krizde gelişmiş ülkeler sarsılırken, Türkiye'nin büyük bir yara almadan çıktığını bildirdi. Karagöl, önümüzdeki dönemde de bu tablonun benzer şekilde devam edeceğini söyledi.
ABD'nin 158 yıllık finans devi Lehman Brothers'ın 15 Eylül 2008'de iflasını açıklamasıyla başlayan küresel krizin üzerinden geçen 5 yılı ve krizin bundan sonraki yansımalarını AA muhabirine değerlendiren Karagöl, ilk başta finansal kuruluşların krizi gibi ortaya çıkan sorunların, daha sonra neredeyse ülkelerin iflasına kadar ilerlediğini belirtti.
Krizin tüm dünyayı etkisi altına aldığını belirten Karagöl, en çok etkilenenlerin ise gelişmiş ülkeler olduğunu ifade etti. Karagöl, diğer ülkelerin krizden etkileniş şeklinin ise daha çok gelişmiş ülkelerdeki daralmanın sonucu olduğuna dikkati çekerek, özellikle 2009 yılındaki dış ticaret rakamlarına bakıldığında, bunun açıkça görülebileceğini bildirdi.
Türkiye'nin ise bu noktada önemli bir karar alarak, ihracat yaptığı ülkelerde gittiği çeşitlendirme ve izlediği gerek para gerekse maliye politikaları sayesinde krizden en az etkilenen ülkelerin başlarında yer aldığını vurgulayan Karagöl, şunları kaydetti:
"Türkiye sonuçta, bu tedbirler sayesinde kısa sürede krizin etkilerini üzerinden attı ve 2009'da başladığı ekonomik büyümesini devam ettirmekte. Bu belki bazı yıllar yüksek, bazı yıllar düşük çıktı ama burada uluslararası konjönktüre bakmakta fayda var. Türkiye, büyümenin düşük çıktığı yıllarda, çeyreklerde dahi diğer ülkelere göre yüksek büyüme oranları yakaladı. Sonuç olarak geçen 5 yılda yaşanan bu ağır krizde gelişmiş ülkeler sarsılırken, Türkiye'nin büyük bir yara almadan çıktığını gördük. Önümüzdeki dönemde de bu tablonun benzer şekilde devam edeceğini düşünüyorum."
"Türkiye'nin en büyük avantajı kamu maliyesindeki sağlamlık"
Özellikle kamu maliyesi alanında Türkiye'nin sıkıntısının olmamasının, ülkenin en büyük avantajı olduğuna dikkati çeken Karagöl, cari açık sorununun ise finanse edilebilir düzeyde olduğunu ifade etti. Karagöl, şöyle devam etti:
"5. yılını doldurduğumuz küresel ekonomik krizden, Türkiye'nin minimum düzeyde etkilenmesi, hatta bunu adeta bir fırsata çevirmesinde kamu maliyesinin ve bankacılık sisteminin güçlü olmasının çok büyük rolü var. Çünkü bir ülkenin kamu maliyesi ne kadar sağlamsa, dışarıdan gelen şoklara karşı o kadar dayanıklı olursunuz. Türkiye'nin bundan sonra da bu bütçe disiplininden, bu kamu maliyesinin sağlamlığından taviz vermemesi, yıllar boyunca edinilen bu kazanımdan vazgeçmemesi gerekiyor."
"Gelişmekte olan ülkeler çok dikkatli olmalı"
Yaşanan 5 yılın ardından dünyayı bekleyen ekonomik gelişmelere de değinen Karagöl, özellikle Amerikan Merkez Bankasının ( Fed ) dünyaya yaydığı belirsizlikle de beraber, bundan sonraki süreçte gelişmekte olan ülkelerin çok dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Karagöl, Fed'in tahvil alımlarına ilişkin yaptığı son açıklamalarının ardından sermayenin yön değiştirmeye başladığına işaret ederek, bunun bir şok olduğunu ancak bu şoktan hangi ülkenin ne kadar etkileneceğinin, ekonomik göstergelere bağlı olduğunu ifade etti.
"Ekonomileri güçlü olan ülkeler, Fed'den daha az etkilenecek"
Ekonomileri güçlü olan, sağlam zeminlere oturan ülkelerin Fed'in kararlarından nispeten daha az etkileneceğini belirten Karagöl, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün halen Avrupa'da, dünyanın birçok ülkesinde belirsizlik var. Göstergelerde çok da bir iyileşme yok. Temel yapısal problemlerin hala devam ettiğini görüyoruz. Fed de attığı adımlarla bu belirsizliği artırıyor. Yapacaklarını biraz daha zamana yaymak istiyor. Ayrıca, Fed'in başına gelecek başkan da çok önemli. Önümüzde birçok konuda belirsizlik var. Göstergelerde belirsizlik var, politikalarda belirsizlik var, Fed Başkanı'nın kim olacağında belirsizlik var. Dolayısıyla birçok belirsizliğin olduğu bu ortamda tahminde bulunmak da çok kolay olmayacaktır.
Bir de şu konuya değinmek gerekir. Fed, bu belirsizliği biraz da politika olarak kullanıyor. G-20'ye bir bakın. Aşağı yukarı yarısı gelişmiş, yarısı gelişmekte olan ülke. G-20'nin kurumsal bir çatısı yok ama gittikçe dünya politikasının belirlenmesinde sesini daha çok duyuyoruz. Burada gelişmekte olan ülkelerin sayısının artması, bir anlamda bu düzenin kurucu aktörlerini rahatsız ediyor. Fed'in bu belirsizlik politikasını biraz da bu anlamda okumak gerekiyor. Fed, 'Ben para politikamı değiştirdiğimde siz çok etkilenirsiniz' diyor. Yani Fed, bunu bir tehdit aracı olarak kullanıyor, bundan sonra da kullanacaktır." - Ankara