Suriye: HTŞ'nin cihatçı geçmişinden koptuğu söylemine güvenilebilir mi?
Beşar Esad'ın 24 yıllık iktidarına son veren muhaliflerin saldırısı, ülkeyi belirsiz bir gelecekle baş başa bıraktı.
Suriye'nin yeni lideri Ahmed eş-Şera (daha önce Ebu Muhammed el Colani adıyla biliniyordu) Şam'da dolaşırken yanına genç bir kadın yaklaştı ve birlikte fotoğraf çektirmek istedi. Eş-Şera nazikçe, fotoğraftan önce kadından başını örtmesini istedi.
Bu olay, hızla Arap sosyal medyası ve ana akım medyasında ateşli bir tartışmayı başlattı.
Küçük bir olay da olsa, BM, ABD, AB ve İngiltere tarafından resmen "terör örgütü" olarak görülen, Suriye'nin yeni yöneticileri Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) nasıl ip üzerinde yürüdüğünü özetlemesi açısından çarpıcıydı.
Bir yanda farklı topluluklardan gelen ve daha liberal Suriyeliler ve yeni yönetimin yaşayabilmesi ve meşruiyeti açısından HTŞ'yi kabul etmeleri hayati önemde olan uluslararası toplum var. Onlar için örtünme olayı, Suriye'nin HTŞ yönetimi altındaki geleceğine dair can sıkıcı bir işaret verdi. Muhafazakar politikaların en sonunda tüm kadınlara örtünme zorunluluğu getirebileceği korkuları gündeme geldi.
Diğer yanda ise, HTŞ liderini fotoğraf çektirdiği için bile eleştiren ve yaptığının İslami kuralları ihlal ettiğini savunan radikal İslamcılar var. Hatta fotoğraf çektirmek isteyen kadını, İslami kurallara göre giyinmeyen ya da makyaj yapan kadınlar için kullanılan "mütebberrüc" kelimesiyle tanımladılar.
Bu radikal çevreler, militan örgütlerde önemli bir nüfuza sahip ve eş-Şera'nın kendi İslamcı tabanında muhalefeti tetikleyebilirler.
HTŞ'nin önündeki zorluk, bu zıt talepleri uzlaştırıp, uluslararası toplumun ve Suriye halkının liberal kesimleriyle, muhafazakar tabanı arasında bir denge kurmak.
Her iki taraf da HTŞ'nin her açıklamasını ve hamlesini yakından inceliyor.
Örgütün bu gerilimler arasında yol bulma kabiliyeti, kontrolü elinde tutması ve siyasi amaçlarına ulaşabilmesi açısından kritik önemde olacak.
Eş-Şera mesajlarında Suriye'nin farklı topluluklarının birlikte yaşamasına odaklandı, zorunlu askerlik yapan ordu mensuplarını affetti, eski hükümet personeline ve Esad yanlılarına karşı intikam saldırılarını yasakladı. Ayrıca, İsrail, ABD, İran ve Rusya gibi geleneksel düşmanlarına karşı tarafsız ve zaman zaman da uzlaşmacı bir dil kullandı.
Açıklamalarında bilinçli bir şekilde kışkırtıcı söylemler ve tehditlere yer vermedi. Bunun yerine muhalefeti etkisizleştirmek ve hem HTŞ'nin hem de kendisinin uluslararası terör örgütü listelerinden çıkarılmasına yönelik çok açık bir çaba içinde, uzlaşmadan, istikrardan ve yeniden inşadan bahsetti.
Önemli ölçüde rahatsızlık
Eş-Şera'nın bu esnek yaklaşımının gerçek bir ideolojik değişiklik mi, yoksa potansiyel olarak daha sıkı ve dini açıdan daha muhafazakar uygulamalara geçmeden önce meşruiyet kazanmak ve iktidarını sağlamlaştırmak için hesaplı bir strateji mi olduğu hala net değil.
Ancak, eş-Şera'nın görece ilerici hamleleri, sıkı ve net bir Sünni kimliği olan İslami bir yönetimde ısrar eden Suriye'deki radikal İslamcılar arasında daha şimdiden önemli ölçüde rahatsızlık yarattı.
Suriye'de Sünni Araplar başlıca etnik ve dini grup, ancak ülke aynı zamanda birçok farklı azınlığa da ev sahipliği yapıyor. Devrik Esad ailesi gibi Aleviler, Kürtler, Hristiyanlar, Dürziler, Türkmenler ve İsmaililer ve daha birçok küçük grup.
HTŞ'nin lider kadroları değişim hamlelerinde samimi olsa da, birçoğu Şam'ın düşmesinde önemli roller oynayan farklı İslamcı ve cihatçı örgütler büyük ihtimalle sıkı bir İslami sistemin dışında bir şeyi kabul etmeyecek.
HTŞ bu yoldan saparsa, bu örgütler vizyonlarını gerçeğe dönüştürebilmek için silahlı muhalefete girişebilir. Ancak bu, HTŞ için yeni bir meydan okuma değil.
IŞİD'den El Kaide'ye ve HTŞ'ye
Daha önce Nusra Cephesi diye bilinen ve kökleri uluslarüstü cihatçı hareketlere dayanan örgüt, 10 yıldır evrim geçiriyor.
HTŞ başta, 2011 ve 2012'de IŞİD'ın gizli bir şubesiyken, ertesi yıl görece daha esnek El Kaide'yle bağlantı kurdu. Son olarak da 2016'da bağımsız bir örgüt olarak ortaya çıktı.
2017'de Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib bölgesindeki kontrolünü sağlamlaştırdı. Bölgede artık cihatçı bağlantıları ve amaçları olmayan bir sivil "hükümeti" yönetmeye başladılar.
Bu evrim eş-Şera'nın stratejik vizyonunu gösteriyor ve örgütün meşruiyetini ve uzun vadede yaşayabilmesini sağlamak için fırsatçılık ve pragmatizm unsurlarını da barındırıyor.
HTŞ'nin dışarıya yönelik herhangi bir tehdit oluşturmadığı sinyallerini veren stratejisi daha şimdiden meyvelerini vermeye başladı.
Eski cihatçı ortakları El Kaide ve IŞİD, Suriye'de yoğun olarak ve sıklıkla da İdlib'de ABD öncülüğündeki koalisyonun hedefi olurken, liderleri rutin bir şekilde suikastlarla öldürülürken, eş-Şera görece daha özgür bir şekilde faaliyet gösterdi.
ABD'nin başına koyduğu 10 milyon dolarlık ödüle karşın, bir devlet adamı gibi sık sık kamuoyu önünde gözüktü, etkinliklere katılıp, halkla temas etti.
Ancak Eş-Şera'nın cihatçı karşıtları, HTŞ liderini kendi siyasi kariyerini ilerletmek ve HTŞ'nin bölgede faaliyet gösteren diğer militan gruplara karşı siyasi kazanımlarını güvence altına almak için önemli ideolojik prensiplerden taviz vermeye istekli, manipülatif bir siyasetçi olmakla suçluyor.
Muhalifler gönülleri nasıl kazandı?
HTŞ, İdlib'deki otoritesini ikili bir stratejiyle sağlamlaştırdı; bir tür istikrar sunarak yerel halkın gönlünü kazanmak, bir yandan da rakiplerine ve hatta eski müttefiklerine karşı güç kullanmak.
Grup, din için savaşmak ve Suriye'ye şeriat getirmek gibi daha geniş kapsamlı ve birbirine bağlı küresel projenin bir parçası olan cihatçı söylemlerden uzaklaştı. Bunun yerine, daha "devrimci" ve milliyetçi bir söylem kullandılar ve Beşar Esad yönetimini devirmek ve ülkeyi "kurtarmak" gibi tek bir amaca odaklandılar.
HTŞ'nin 2017'de İdlib'i yönetmek için kurduğu sivil oluşuma Suriye Kurtuluş Hükümeti (SKH) adı verildi. Amaç HTŞ'nin yönetim kabiliyetlerini sergilemek ve meşruiyetini artırmaktı.
Bu hamle büyük ihtimalle aynı zamanda örgütün bölgeyi yönetmesiyle ilgili korkuları dağıtmayı ve IŞİD'ın Suriye ve Irak'ta yönettiği yerlerdeki zulmüyle araya mesafe koymayı amaçlıyordu.
SKH mini bir devlet gibi faaliyet gösterdi. Başbakanı, bakanlıkları ve eğitim, sağlık ve yeniden inşa gibi önemli alanlarda yerel birimleri vardı.
Tüm bu süreçte de şeriatı rehber edinen bir dini konseye tabiydi. Profesyonel görünen bir ordu ve polis akademisi kurdular, mezuniyet törenleri ve eş-Şera'nın da katıldığı geçit törenleri yaptılar.
SKH sık sık da yeniden inşa ve hizmet sağlama alanlarındaki başarılarını sergiledi. Bu durum, sıklıkla Suriye hükümeti ve rakip muhalif grupların yönetimi altındaki yerlerde görülen vahim koşullar ve yaygın yolsuzlukla tezat oluşturuyordu.
Hatta eş-Şera iki kez, İdlib'in yıllık kitap fuarına katılıp konuşmalar yaptı.
Ancak HTŞ İdlib'de önemli zorluklarla da karşılaştı ve yönetimi dikensiz gül bahçesi olmaktan uzaktı.
27 Kasım'da başlayan HTŞ öncülüğündeki muhalif saldırısından önce HTŞ'ye karşı, özellikle de eş-Şera'nın liderliğini hedef alan protesto gösterileri yapıldı.
Eylemciler HTŞ'yi, zorla kaybetme, muhalifleri ve karşıtlarını hapse atma gibi yöntemlerle muhalefeti bastırmakla suçluyordu.
Örgüt ayrıca, Suriye'deki "cihatın" altını oymak için dış güçlerle işbirliği yapma eleştirilerine de maruz kaldı.
2023'te lider kadrosundaki casus skandalıyla darbe alan örgüt, sertlik yanlılarınca adı açıklanmayan dış destekçilerini memnun etmek için hükümet güçlerine karşı anlamlı bir savaş vermemekle suçlandı.
Bu gösterilerde eş-Şera sık sık Beşar Esad'a, HTŞ'nin kolluk kuvvetleri de, Esad yönetimine bağlı milis güçleri "şebbiha"lara benzetildi.
Ancak, HTŞ'nin geçmişteki ve şimdiki karşıtlarının birçoğunun ve örgütün hapse attığı bazı isimlerin HTŞ'nin İdlib'deki projesine aktif bir şekilde karşı koyan sertlik yanlıları olduğunu da not etmek önemli.
Diğerleriyse, yerel halk ve HTŞ'nin iktidarı elinde toplamasına ve "otoriter" yönetimine karşı çıkan eylemcilerdi.
Sertlik yanlıları liberallere karşı: Dini kısıtlamalar
Arap medyası ve sivil toplum kuruluşları İdlib halkının bir kısmının bölgedeki dini kısıtlamalardan şikayet ettiğini bildirse de, bu eleştiriler yaygın değildi.
Bu, HTŞ'nin görece daha esnek davranmasından ve bölge halkının çoğunun genel olarak statükoyu kabul eden muhafazakar Sünnilerden oluşmasına bağlı bir durum olabilir.
Hatta HTŞ fazla "yumuşak" olmak ve İdlib'de sıkı Şeriat kurallarının uygulamamak gerekçeleriyle sık sık sertlik yanlılarının ağır eleştirileriyle karşılaşmıştı.
Eş-Şera, ahlak polisi gibi sıkı kuralları uygulamanın çağ dışı bir fikir olduğunu ve sıklıkla yarardan çok zarar getirdiğini savundu.
Nisan 2023'te "Biz ortalardayken namaz kılan, yokken de kılmayan iki yüzlü bir toplum yaratmak istemiyoruz" demişti. İnsanların İslami öğretilere "sopayla değil, kendi inançlarıyla uymasını istediğini" vurgulamıştı.
Bu sözlere karşın örgüt, sertlik yanlılarını yatıştırmak amacıyla sıkı kurallara da başvurdu. Bu, HTŞ'nin ileride bu tür baskılara nasıl tepki vereceğini görmek için de bir işaret olabilir.
Örneğin, başta ahlak polisi yapılarının dağıtılmasına ve eş-Şera'nın kendisinin itirazlarına karşın, SKH İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir "kamu ahlak polisi" gücü kurdu.
Bu ahlak polisleri dükkanları denetledi, kadınların dini giyime uyup uymadığını kontrol etti ve kamusal alanlarda erkek ve kadınların bir arada olmasını kısıtladı.
Birkaç ay önce de SKH'nin Eğitim Bakanlığı, tüm kız öğrencilerin ve kadın personelin "başörtü takmasını, Şeriata uygun bol kıyafetler giymesini" ve "dini öğretilerimize uygun olmayan moda trendlerinden uzak durmasını" isteyen bir genelge yayımladı.
Ayrıca, ilkokul ve ortaokullarda karma eğitim de yasaklandı.
Rakip muhalif örgütler
Son döneme kadar Suriye'deki muhalif örgütler arasındaki hakim tablo, birlikten uzak parçalı yapısıydı. Sık sık örgütler arasında çıkan çatışmalar da bunu gösteriyordu. Silahlı örgütler bölge, gelir kaynağı, otorite ve ideoloji mücadelesi veriyordu.
Diğer unsurlarla birlikte bu bölünmüşlük, muhalefetin Esad karşısında zafer kazanma kabiliyetine darbe vurdu.
Esad'ın devrilmesiyle sonuçlanan son dönemdeki muhalif örgütlerin birliği yeni bir gelişme ve hala kırılgan olabilir. Ayrıca hala rakip gruplardan kaynaklanan iç mücadeleler de söz konusu.
SMO ile ilişkiler
HTŞ'nin diğer büyük muhalif blok, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) oluşumuyla ilişkileri uzun süredir gergindi.
SMO'nun son saldırıdaki öncelikleri büyük ölçüde Ankara'nın öncelikleriyle örtüşüyordu: Kuzey Suriye'de Kürtlerin elindeki bölgeleri almak ve Türkiye'nin sınırlarında Kürt "tehdidi" olarak algıladığı yapıları etkisiz hale getirmek.
İki grubun Kürt güçlerinden ya da Suriye genelinde aldıkları stratejik yerleri bölüşme konusunda nasıl uzlaşacakları belirsiz. Özellikle de HTŞ, kendi liderliği altında tam bir birlik için bastırırken.
Suriye'de hem militanları hem de uyuyan hücreleriyle hala faal olan IŞİD ise ülkede cihata devam edeceğini duyurdu ve HTŞ'yi "kafirler" tarafından iktidara getirilen "mürtetler" olarak tanımladı.
Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kuzeydoğuda zayıflarken, IŞİD büyük ihtimalle dikkatini Haseke'de IŞİD militanlarının ve ailelerinin tutulduğu hapishane ve kamplara çevirdi.
Bu mahkumların kitleler halinde salıverilmesi ya da firar etmesi IŞİD'in saflarını ve Suriye'yi istikrarsızlaştırma kabiliyetini geliştirebilir.
Suriye'de iç savaşın başladığı ve Esad'ın ayaklanmayı acımasızca bastırdığı 2011'den bu yana ülkeye, özellikle Türkiye üzerinden çok çeşitli din adamları ve uluslararüstü cihatçı örgütlerin yabancı militanları girdi.
HTŞ İdlib'deki iktidarını güçlendirmek ve olasılıkla da dış güçlerle yapılan Suriye'deki cihatçı tehdidini ülkenin kuzeyinde tutma anlaşmaları uyarınca, bazı yerel ve yabancı aktörleri ezerken, bazılarıyla da işbirliği yaptı ve dış kökenlerini saklamak için adlarını değiştirerek kendi yapılarına entegre etti.
Bunlara Orta Asya'dan, Kafkasya'dan (Çeçenler) ve Çin'deki Uygur azınlıktan gelen daha küçük örgütler de dahil.
Ensar el İslam ve Ensar el Tevhid gibi bu küçük örgütlerin bir çoğu son saldırıda aktif rol aldı.
Esad'ın düşmesi sonrasındaki mesajlaşmalarda hem El Kaide gibi örgütler hem de daha ılımlı İslamcı isimler ve alimler HTŞ'ye Suriye'de güçlü bir Sünni kimliğiyle öne çıkan İslami bir sistem kurma "zorunluluğunu" hatırlattı.
'İktidar gaspı'
Eş-Şera 6 Aralık'ta CNN muhabiri İslami bir sistem kurup kurmayacaklarını sorduğunuda kaçamak bir yanıt vermişti.
Doğrudan "evet" ya da "hayır" demek yerine "İnsanlar ya tam anlayamadıklarından ya da doğru olmayan uygulamalarını gördüklerinden İslami yönetimden korkuyor" dedi.
Bu dikkatli seçilmiş kelimelerle verilen yanıt, HTŞ'nin belki daha esnek bir İslami yönetim kurmayı planladığına işaret ediyor.
Ancak HTŞ'nin Esad yönetimini devirmesiyle görülen ilk sevinç ve ortak bir amaca ulaşma arzusundan sonra, ideolojik gerilimler şimdiden yeniden ortaya çıkmaya başladı.
9 Aralık'ta HTŞ Suriye Ordusu'nda zorunlu askerlik yapanlar için af kararı aldı. Ancak Suriye'deki sertlik yanlıları kararın fazla "yumuşak" ve şeriata uygun olmadığını söyledi. Hatta HTŞ'nin direktiflerine doğrudan meydan okuyarak, itaatsizlik ve eski yönetim üyelerine karşı intikam saldırıları çağrıları yaptılar.
More from InDepth
HTŞ savaş suçlarına karışan eski yönetim üyeleri ve Esad yanlılarının peşine düşüleceğini söyleyen bir açıklama yayımlayıp, tepkileri gidermeye çalıştı.
Örgüt aynı zamanda, direktiflerine meydan okuyup, intikam saldırılarında bulunan herkesin cezalandırılacağını belirterek, otoritesini sağlamlaştırmaya çalıştı.
Bir başka tartışmaysa eş-Şera'nın 16 Aralık'ta ülkedeki militan örgütler ve milislerin dağıtılıp, silahların sadece devletin ve ordunun elinde toplanmasını öngören planlarını duyurmasıyla başladı.
Yine sertlik yanlıları protesto etti ve örgütlere silahlarını ellerinde tutmaları çağrıları yaptı. Bu şekilde tüm iktidarın HTŞ'nin elinde toplanacağını, geride karşı koyacak silahlı bir grup kalmayacağını ve diktatörlüğün yolunun açılacağını savundular.
Bir başka tartışma noktasıysa, İsrail'in Esad'ın düşmesinden sonra giriştiği hava saldırılarına HTŞ'nin sessiz kalmasıydı.
Eş-Şera günlerce sessiz kaldıktan sonra saldırıları eleştirdi ama örgütünün yeni bir silahlı çatışmaya girme niyeti olmadığını ve Suriye'nin yeniden inşasına odaklanılacağını söyledi.
Eş-Şera ayrıca, Suriye'nin İsrail'e karşı saldırılar için bir sıçrama tahtası olarak kullanılmasına izin vermeyeceğini belirtti.
Bazıları bu duruşu zayıf ve İslami prensiplere aykırı buldu. Öfkeleri El Kaide'nin HTŞ'ye İsrail'e karşı savaşa öncelik verme ve Gazze'deki Filistinlileri savunma "zorunluluğunu" yerine getirme çağrısı yapan mesajıyla daha da büyüdü.
Bu gerilimler hem HTŞ içindeki hem de diğer örgütlerdeki sertlik yanlılarının, yeni dini Suriye vizyonlarından çok fazla uzaklaşması durumunda silaha sarılmaya niyetli olduklarını gösteriyor.
Bu birey ve örgütlerin bir çoğu uzun süredir Suriye'de ve büyük ihtimalle arzularından kolayca vazgeçmeyecekler. Suriye'yi, tıpkı Taliban yönetimindeki Afganistan gibi güçlü bir Sünni İslam devleti projesi olarak görüyorlar. Hem bölgesel nüfuza sahip hem de kovuşturulan Müslümanların ve cihatçı kaçakların sığınabileceği bir ülke.
Eş-Şera ve HTŞ hem liberallerin hem de sertlik yanlılarının baskısı altında, her iki tarafı da çok fazla düşmanlaştırmamak için ip üzerinde yürümeye çalışıyor ve esneklik gerekliliği hayati önemde.
Bir hafta önce fotoğraf çektirmek isteyen genç bir kadından başörtüsü takması istenmişti.
Bu hafta ise eş-Şera iki İngiliz diplomatla birlikte görüntülendi. Biri, İngiltere'nin Suriye Özel Temsilcisi Ann Snow'du ve başı örtülü değildi.