Haberler

Doğu Akdeniz'deki Stratejik Dengeler ve Güvenlik Sorunları Mersin'de Masaya Yatırıldı

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

KÜDENFOR Direktörü Emekli Amiral Cem Gürdeniz, Doğu Akdeniz'in 21. yüzyılda Türkiye'nin en ciddi ve en öncelikli kriz alanı olduğuna dikkat çekerek, "Ortada büyük paylaşım savaşı var ve biz bu savaşın en önemli tarafı ve hedefiyiz.

KÜDENFOR Direktörü Emekli Amiral Cem Gürdeniz, Doğu Akdeniz'in 21. yüzyılda Türkiye'nin en ciddi ve en öncelikli kriz alanı olduğuna dikkat çekerek, "Ortada büyük paylaşım savaşı var ve biz bu savaşın en önemli tarafı ve hedefiyiz. 100 bin kilometrekareye yakın bir alan bizden koparılmaya çalışılıyor, ülkemiz denizde bir nevi Sevr dönemine zorlanıyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil" dedi.

' Doğu Akdeniz ve Türkiye Çalıştayı'nın üçüncüsü Mersin'de düzenlendi. Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO), Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR) ve 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu işbirliğinde bir otelde gerçekleştirilen çalıştayda, ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz'de değişen stratejik dengeler, enerji ve güvenlik sorunları ele alındı. Çalıştayda, AB ve ABD için Akdeniz'in jeopolitik önemi, Irak ve Suriye'deki gelişmelerin Doğu Akdeniz'e etkisi ve denizlere taşan Kıbrıs sorunu gibi pek çok önemli konu tartışıldı.

MDTO Başkanı Cihat Lokmanoğlu'nun ev sahipliğinde yapılan ve İki oturumda gerçekleştirilen çalıştaya, KÜDENFOR Direktörü Emekli Amiral Cem Gürdeniz, 21.Yüzyıl için Planlama Grubu'ndan Hakan Özyıldız, Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Önder Gürbüz, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Mersin Başkonsolosu Ayşen Volkan İnanıroğlu, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı.

" Doğu Akdeniz, küresel güçlerin rekabet ve çatışma alanı haline geldi"

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan MDTO Başkanı Lokmanoğlu, Doğu Akdeniz ve Türkiye için böylesine önemli bir çalıştayın, Doğu Akdeniz'in kalbinde Mersin'de gerçekleşmesinden memnuniyet duyduğunu söyledi. Tarih boyunca önemini korumuş olan Doğu Akdeniz havzasının, sahip olduğu zenginlikler nedeniyle her dönemde büyük güç mücadelelerine sahne olduğunu vurgulayan Lokmanoğlu, "Küresel ve bölgesel aktörlerin Doğu Akdeniz'i denetim altında tutma çabası bugün de sürmektedir. Dünya petrolünün yaklaşık yarısını ihtiva eden bu bölge, uluslararası ticaretin kavşak noktalarından olmasının yanı sıra son dönemde yeni enerji kaynaklarının keşfi, sismik araştırmalar, deniz yetki alanlarının belirlenmesi, Irak ve Suriye meseleleri nedeniyle sadece Doğu Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin değil, kıyıdaş olmayan güçlerin de rekabet ve çatışma alanı haline gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, İngiltere ve Fransa'nın askeri varlığı, bölgeyi eskisinden de sıcak bir hale getirmiştir. Tüm bu gelişmeler, Türkiye'nin ve KKTC'nin geleceği ve güvenliği ile yakından ilgilidir. Bu nedenle Doğu Akdeniz bölgesindeki gelişmelerin dikkatle takip edilmesi, her iki ülkenin de hak ve menfaat kaybına uğramaması için son derece önemlidir. Ağırlık olarak enerji ve güvenlik sorunlarının tartışılacağı bu çalıştayın, otoriteler ve ilgili kurumlar için büyük fayda sağlayacağına inanıyorum" diye konuştu.

"Mersin olmadan Doğu Akdeniz mücadelesi sürdürülemez"

KÜDENFOR Direktörü Emekli Amiral Gürdeniz ise Doğu Akdeniz'in, Türkiye'nin 21. yüzyılda sadece jeopolitik değil, aynı zamanda ekonomik geleceğinde de en önemli rolü oynayacağının altını çizdi. Bu çalıştayı yapmak için özellikle Mersin'i seçtiklerini belirten Gürdeniz, "İlk iki çalıştayı Ankara'da yaptık ve Akdeniz siyasetinin prensip ve esaslarını tartıştık. Üçüncü çalıştay, Doğu Akdeniz'in geleceğini belirlemede en önemli rolü oynayacak Mersin'e saklandı. Bundan sonra da Doğu Akdeniz'deki Türkiye jeopolitiği ve yüksek ekonomi siyasetinin tartışılması için akla ilk gelmesi gereken yer Mersin olmalıdır. Zira Mersin olmadan Doğu Akdeniz mücadelesi sürdürülemez. Nasıl ki, Kıbrıs Barış Harekatında Deniz ve Kara Kuvvetleri 16 Temmuz 1974 sabahından itibaren enerjisini Mersin'de toplayıp Kıbrıs'ın siyasi coğrafyasını etkileyecek sonucu oluşturmuşsa Mersin bugün de yepyeni bir cephede farklı görevlere hazır olmalıdır. Yeni cephenin adı 'Mavi Vatan'dır. Bugün Mersin'in jeopolitik sorumluluğunu hatırlama, mavi vatana, yani denizlere her seviyede ve kapsamda dönme zamanı gelmiştir. Bu yöneliş tesadüfi değildir. Bu kaçınılmaz yöneliş, jeopolitik ve ekonominin gereğidir. Mersin'in jeopolitik düzlemde yerini yeniden belirleme, 'denizci Mersin' kimliğiyle her alanda denize yönelme, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile pek çok alanda etkileşim ve bütünleşme, Çin'in 'Bir Kuşak Bir Yol' projesinde Akdeniz bacağında başat rol oynama, mavi vatanımızın diplerindeki potansiyel kaynakları arama ve çıkarma alanında denizdeki yüzer sanayi alt ve üst yapısına destek olma, Doğu Akdeniz konusunda yumuşak güç üretecek her türlü faaliyet ve oluşuma liderlik etme gibi görev ve sorumluluklarını Mersinlilere hatırlatmak isterim. Mersin sıradan bir şehir değil, jeopolitik bir şehirdir" ifadelerini kullandı.

"Doğu Akdeniz, 21. yüzyılda Türkiye'nin en ciddi, en öncelikli kriz alanı olmuştur"

Mersin'in; Türkiye'nin potansiyeli tartışmasız en yüksek liman şehirlerinin başında geldiğini kaydeden Gürdeniz, Silifke'den Samandağ'a çizilecek hattın doğusunda kalan 'mavi vatan' ve anavatan alanının, 21. yüzyılın çekim alanı olduğunu vurguladı. "Bu alan, Doğu Akdeniz'in kaderinde büyük rol oynayacaktır" diyen Gürdeniz, şöyle devam etti: "Doğu Akdeniz, 21. yüzyılda Türkiye'nin en ciddi, en öncelikli kriz alanı olmuştur. Zira bu stratejik bölge, Türkiye'nin üç alandaki hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarlarının kesişme noktasında bulunuyor. Birincisi; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, oradaki askerimiz, güvenlik garanti anlaşmalarımız, güneyden kuşatılmışlığımıza son veren kolordumuzun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığının devam edip etmeyeceği. Birinci sorun bu. İkincisi; denize erişimi olan sözde bir Kürdistan'ın kurulma gayretleri. Üçüncüsü; bizden çalınmak istenen 100 bin kilometrekarelik mavi vatan alanı, yani enerji. Türkiye'nin söz konusu hayati çıkarları, Avrupa Birliği ve ABD etki ve destek alanında gelişen Mısır, Güney Kıbrıs Rum, Yunanistan ve İsrail dörtlüsünün her geçen gün gelişen Türkiye karşıtlığı paralelinde geleceğimiz için önemli önceliği oluşturuyor. 21. yüzyıldaki güvenlik ve refahımızın, Doğu Akdeniz ve onun ayrılmaz parçası olan Ege'ye tam bağımlı olacağını söylememiz gerçekçi bir yaklaşımdır."

Bu yeni evrede, devletin savunma ve dış politikasının her yönüyle Doğu Akdeniz olması gerektiğini savunan Gürdeniz, "Bu odaklanmada Kuzey Kıbrıs'ın geleceği, Doğu Akdeniz yetki alanları paylaşım soru ve Suriye'deki Kürt kantonlarının birleşerek denize çıkma girişimlerini birbirinden ayıramayız. Birisinde verilecek taviz, diğerlerini etkiler. Birinde verilecek kazanım, diğerlerinde hissedilir. Kuzey Kıbrıs'tan askerimizin çekilmesinin stratejik sonuçları ile Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarımızın kısıtlanmasını ya da Suriye kuzeyinde kantonların denize çıkışını kabullenmek aynı değerdedir" şeklinde konuştu.

"Ortada büyük paylaşım savaşı var ve biz bu savaşın en önemli tarafı ve hedefiyiz"

Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin, sözde hukuku yanlarına alarak hareket ettiklerini iddia ettiklerini ve yeni koordinatlar çizerek sınırlar belirleme çabasına girdiklerini aktaran Gürdeniz, "Bugün için Türkiye bu sınırları tanımadığını notalar yoluyla deklere edip, müstakbel sahamıza yönelik girişimleri donanma gücüyle engellemektedir. Geçen hafta biten Mavi Vatan Tatbikatı bu kapsamda karşı bloklara en ciddi, en anlamlı mesajı vermiştir. Ancak, notalar savaşı ile somut bir sonuç elde edilemiyor. Somut sonuç için münhasır ekonomik bölge veya kıta sahanlığı koordinatlarımızın ilan edilerek, mavi vatan sınırlarımızı soyut düzlemden somut boyuta çıkarmamız gerekir. Diğer yandan ilan edilen koordinatları ikili sınır anlaşmalarıyla destekleyecek muhatap devletler bulmalıyız. Sıklıkla duyduğumuz, 'Akdeniz'de herkesle kavgalıyız. Bu sahaları nasıl ilan edeceğiz' şeklinde bir algı var. Ancak, bu kavganın sebebinin, Doğu Akdeniz'in zaten kendisi olduğunu unutuyoruz. Ortada büyük paylaşım savaşı var ve biz bu savaşın en önemli tarafı ve hedefiyken, deniz yetki alanlarımızın neredeyse yarısı, 100 bin kilometrekareye yakın bir alan bizden koparılmaya çalışılırken, ülkemiz denizde bir nevi Sevr dönemine zorlanırken, nasıl olacak da herkesle dost olacağız? Bu mümkün değil. Çünkü sizden mavi vatan parçasını koparmak istiyorlar. Bunu kabul etmemiz mümkün değil" dedi.

Açılış konuşmalarının ardından, birinci oturumda Amiral Mustafa Özbey moderatörlüğünde 'Doğu Akdeniz'de Değişen Stratejik Dengeler' başlığı altında bölgedeki güvenlik ve enerji çatışmaları; ikinci oturumda ise Prof. Dr. Sencer İmer moderatörlüğünde 'Doğu Akdeniz'in Ekonomik Fırsatları' başlığıyla Doğu Akdeniz'deki küresel ticaret rekabetleri masaya yatırıldı. - MERSİN

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel
title
Close