Candan Cana Evlat Sevgisinin Adı: "Koruyucu Ailelik" - Neşe Gökalp
İstanbul Koruyucu Aile Derneği Başkan Yardımcısı Füsun Kalkan, hayatlarını devlet koruması altında sürdüren çocukların tüm ihtiyaçlarının eksiksiz şekilde karşılandığını belirterek, "Ancak buradaki en büyük eksik, çocukların aile sevgisinden uzak olması.
HATİCE ŞENSES - İstanbul Koruyucu Aile Derneği Başkan Yardımcısı Füsun Kalkan, hayatlarını devlet koruması altında sürdüren çocukların tüm ihtiyaçlarının eksiksiz şekilde karşılandığını belirterek, "Ancak buradaki en büyük eksik, çocukların aile sevgisinden uzak olması. Bu çocukların hepsi kesinlikle aile ortamında büyümeli. İlgi, şefkat, birebir sevginin bu çocukları çok çok güzel yerlere getireceğine inanıyorum." dedi.
Derneğin çalışmaları hakkında AA muhabirine bilgi veren Kalkan, İstanbul'da koruyucu ailelik modelinin tanınması için büyük çaba sarf ettiklerini söyledi.
Kalkan, derneklerinin kurulduğu dönemde İstanbul'da koruyucu aile sayısının oldukça az olduğunu belirterek, bu konuda farkındalık çalışmaları yapmaya başladıklarını kaydetti.
Koruyucu ailelik sürecinde ailelere psikososyal destek verilmesinin de gerekli olduğunu vurgulayan Kalkan, bu konuda da çalışmalar yürüttüklerini aktardı.
Kalkan, gerek psikolojik gerekse de aile paylaşımlarının bu süreçte çok ciddi önem taşıdığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Şu anda 147 üyemiz var. İstanbul'da şu anda 432 ailede 462 çocuk bulunmakta. Bu konuda ilk önce farkındalık çalışmalarına önem verilmesi gerekiyor. Koruyucu ailelik pek bilinen bir kavram değil. Evlatlık, gönüllülük kavramları biliniyor ama koruyucu ailelik maalesef bilinmiyor. Koruma altında olan çocuklarımızın, koruyucu ailelerin yanında yetişmesi birçok açıdan çok daha iyi. Birebir sevgi, ilgi onların çok daha iyi yerlere gelmesini sağlamakta. Şu anda Türkiye'de 13 bin çocuk koruma altında. Bunların ancak 5 bin kadarı koruyucu aile yanında bulunmakta. Çocukların yaşları 0-18 yaş arasında değişmekte. Bu 25 yaşına kadar çıkabiliyor. Üniversite eğitimi şayet devam ediyorsa çocukların koruma kararları devam ettirilebiliyor. Fakat eğitim, kurumlarda maalesef belirli düzeye erişemiyor. Koruyucu ailelik bu bakımdan çok önemli. Birebir ilgilenildiği, eğitimine destek verildiği takdirde bu çocuklar da diğer çocuklarda olan şansı yakalamış olabiliyor, belli bir düzeye gelip, meslek sahibi olabiliyorlar."
Kalkan, dernek olarak, koruyucu aile olmak isteyenlere çeşitli noktalarda destek verdiklerini anlatarak, "Ne olursa olsun bu kolay bir süreç değil. Çocuklarımız yuvalarda belli bir travma yaşamış olabiliyor. Paylaşımlarımızdan sonra koruyucu aile olmak için kesin karar verildiğinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na yönlendiriyoruz. Koruyucu aile olabilmek için 25-65 yaş arasında olmak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, belli bir gelir seviyesinde ve en az ilkokul mezunu olunması gerekmekte. Bunun dışında çok özel bir şey istenmiyor." diye konuştu.
Evlat edinmede çocuğun yasal olarak nüfusa geçirildiğini, koruyucu ailelikte ise devletle ortaklaşa bir bakım üstlenildiğini dile getiren Kalkan, bu sistemde çocuğun tamamen ailenin yanına yerleştiğini, eğitiminin, bakımının aile ait olduğunu ve bu süreçte devletin de maddi olarak katkılar sunduğunu aktardı.
Füsun Kalkan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kurum ziyaretlerinde gördüğümüz şu ki devlet çocukların bütün ihtiyaçlarını karşılamakta. Birçoğu özel okullarda okumakta. Çocuklar yüzme, drama gibi birçok eğitim alabilmekte. Ancak buradaki en büyük eksik, çocukların aile sevgisinden uzak olması. Bu çocukların hepsi kesinlikle aile ortamında büyümeli. İlgi, şefkat, birebir sevginin bu çocukları çok çok güzel yerlere getireceğine inanıyorum. Evlat edinmek veya koruyu aile olmak çok güzel bir şey. Bundan korkulacak hiçbir şey yok. Fakat asıl korkulacak olan, bu çocukların yanlış eğitimle, sokaklarda kalmasıdır."
"Amacımız, bir çocuğun yetişmesine katkıda bulunmak"
İstanbul Koruyucu Aile Derneği Başkan Yardımcısı Neşe Gökalp de koruyucu aile olduktan sonra sadece bir çocuk için değil, birçok çocuk için bir şey yapma gerekliliği hissettiklerini söyledi.
Gökalp, bu nedenle alanda çalışan başka derneklerle tanışmalarının ardından bu anlamda İstanbul için büyük bir ihtiyaç olarak gördükleri derneklerini 2012'de kurduklarını anlatarak, o dönemde koruyucu ailelerin bir araya geldiği birtakım toplantılar gerçekleştirildiğini ve bu vesilelerle diğer korucu ailelerle tanıştıklarını kaydetti.
Hali hazırda büyüyen bir koruyucu aile ağı olduğunu vurgulayan Gökalp, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2006'da koruyucu aile olduğumuzda 55. koruyucu aileydik, 2012'nin sonuna geldiğimizde sadece ve sadece İstanbul gibi büyük bir metropolda 100 koruyucu aile vardı. O dönemde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın da birtakım çalışmaları vardı. Beraberinde tüm ailelerle tanışma fırsatımız oldu ve bu alanda bir şeyler yapmayı düşünen kişilerle bu oluşumu başlattık. 6. yılımızdayız. Önümüzdeki dönemde daha farklı şeyler yapmak istiyoruz. Özellikle projelerde, çalışmalarda bulunmak istiyoruz. Koruyucu ailelik farkındalık çalışmaları konusunda özellikle son dönemde önemli bir mesafe katettik. Bir çağrı merkezimiz var, '0216 999 98 42'. Türkiye'nin değişik yerlerinden bize ulaşan aileler oluyor. ya yaşadıkları sorunlarla ilgili koruyucu aileler ya da yeni koruyucu aile olmak isteyenler bizi arıyor, onlara cevap veriyoruz. Bunun dışında sosyal medya aracılığıyla da paylaşımlar yapıyoruz ve korucuyu ailelik konusunda bilgilendirme ve farkındalık çalışmalarını yürütüyoruz. Aynı zamanda İstanbul içinden bize ulaşan koruyucu ailelerimize psikolojik destek sağlamaktayız."
Neşe Gökalp, hali hazırda yine toplumun büyük bir bölümünde koruyucu ailelik sistemini bilmeyen büyük bir kesim olduğuna dikkati çekerek, toplumsal olarak değerler açısından evlat edinme, koruyucu aile veya bir başkasının çocuğunun aile içerisinde olması fikrinin birtakım kişilerce farklı algılanabildiğini, o nedenle bu sistemi daha fazla tanıtma gereği duyduklarını söyledi.
Koruyucu ailelik sisteminin evlat edinmeden farklı bir model olduğunu ifade eden Gökalp, şunları kaydetti:
"Bu modelde, çocuk biyolojik ailesinin soyadıyla sizin ailenizin içerisinde bir yuva, aile ortamı buluyor. Bizim de yapmak istediğimiz şey tam olarak bu, yani bir çocuğun yetişmesine katkıda bulunmak. Ama tabii artısı da siz bir çocuğu seviyorsunuz, çocuk sizi seviyor. Yetiştirme yurtlarında ve küçük çocuklara ait yuvalarda gerçekten Bakanlığın şartları çok iyi. Hiçbir çocuğun bir eksiği, problemi maddi anlamda yok. Ancak tabii burada en önemli şey, bir çocuğun sevgi ortamında büyümesidir."