David Beckham ile moda anlayışı, şirketleri, futbol hatıraları ve aile yaşantısı üzerine

Spor Haberleri

1999'da bile, Manchester United'ın efsanevi sezonunun Beckham'ın kariyerinin zirvesi olacağına kimse inanmıyordu.

1999'da bile, Manchester United'ın efsanevi sezonunun Beckham'ın kariyerinin zirvesi olacağına kimse inanmıyordu. 20 yıl (ve 11 GQ kapağı) sonra, Beckham iş ortağının tüm hisselerini satın aldı ve zamana meydan okuyacak bir imparatorluğun temellerini attı. 2019 yılındaki Beckham, onu oluşturan parçaların toplamından çok daha fazlası. Devam eden moda projeleri, futbolu ve hayırseverliği şerefine, oyunu herkes için değiştirmiş olan oyuncuya saygılarımızı sunuyoruz.


En çok hatırladığım şey bebek yağı. 2002 yılında, Manchester'da önceden depo olan eski bir yerdeydik ve David Beckham neredeyse çıplaktı. Tırnaklarında siyah oje vardı, boynunun etrafına sahte leopar derisi şal sarılıydı ve Dolce&Gabbana şortu kesinlikle çok dar görünüyordu.

Onu GQ'nun Dünya Kupası kapağına çekmek için oradaydık. GQ'nun imaj yaratıcılarından oluşan ufak bir ordu Londra'dan getirtilmişti, fotoğrafçı Dave LaChapelle'se işe ışıltılı bir taraf katmak için Los Angeles'dan oraya uçmuştu. Victoria'yla Brooklyn de çekimdelerdi, eski Spice Girl'ün styling'e ne kadar karışabileceğini (normalde de gergin olan Moda Direktörümüzü strese sokmuştu) tartıştığımızı hatırlıyorum. Oysa işe karışan Victoria değil, sanki yıllarını Bloomingdale’s veya Harrods'da alışveriş yaparak geçirmiş biri gibi askıları karıştırıp giymek istediği şeyleri dikkatle seçen David olmuştu.

İki kıyafet seçti: Birinde beyaz Tom Ford takım ve krem rengi Lock&Co fötr şapkayla David Bowie'nin Thin White Duke'ünün esintileri vardı, diğeriyse tamamen yeni bir tip oluşturmuştu: David LaChapelle'in İngiliz futbol yıldızını üstünde sadece kesik kot pantolon ve ince bir ter tabakasıyla -bebek yağı da burada devreye girdi, bal döker gibi vücuduna döküldü- ağırlık çalışırkenki "erkeksi holigan" tarzı.

"Benim tarzım mı? Benim tarzım başka bir gezegenden." dedi o günkü muhatabı olan David Furnish'e.

O ay iki kapak çıkardık, ikisinde de Beckham vardı ve ikisi de anında medyanın gündemine oturdu. Karşılarında Roy of the Rovers vardı, bir jöne benziyordu, gay bir pin-up modeline benziyordu, özgüven ve güç yayan meta bir David Beckham'a benziyordu. Yaptığı her şeyin tabloidlere malzeme olduğu dönemdeydi bu. Old Trafford'da veya başka herhangi bir stadyumda ne olursa olsun, Manchester United'ın ortasaha oyuncusu gazeteleri heyecanlandırmadan evden bile çıkamıyordu. Ne yaparsa yapsın -kıyafetleri, saçı, ki dövmelerinden bahsetmiyorum bile-, her şeyi takıntılı bir biçimde en ince ayrıntısına kadar analiz ediliyordu.

Beckham önceki zamanlarda futbol maçları kazanmakla meşgul olduğu için daha önce hiç denemediği bir şekilde, yaşanan bütün curcunayı bir bağlama oturtabiliyor bugünlerde.

Londra'nın merkezindeki genel merkezinin masasız, modern yeni ofisinde -BBC'ye yürüyüş mesafesinde ve 1997'deki ilk "yaşam tarzı" halkla ilişkiler işinin eski ofislerinden 350 metre kadar uzaklıktaki- ofisinde otururken, bana bir sürü şey anlatıyor. Çünkü 2019'da, David Beckham kendi yolunun nereye gittiğini başka kimsenin göremeyeceği kadar net görüyor.

"O zamanlarda geleceği ne kadar düşünüyordum ki?" diye tekrarlıyor bana ancak gerçekten özgüven sahibi birinin bakabileceği şekilde bakarken. "Dürüst olayım, tek istediğim başarılı bir futbolcu olmaktı. Tabii ki sürekli futbol ve futbolculuk kariyerim dışında kalan, o zaman için insanlara farklı gelen bir şeyler yapıyordum. Yaptığım bazı şeylerin, mesela çıktığım bazı kapaklar, yaptığım bazı fotoğraf çekimleri veya gelen bazı sponsorlukların şimdilerde daha kabul edilebilir şeyler olduğunu düşünüyorum, ama bence o zaman asıl odaklandığım şey kupalar kazanmak, Manchester United'la başarılı olmak ve oradan asla ayrılmamaktı. Futbol dışı gelişen her şey ekstraydı." Bu ne zaman değişti?

"Bence hiçbir zaman değişmedi. Benim geçim kaynağım her zaman sahada yaptıklarım oldu, saha dışında bu kadar başarılı olmamın sebebi de sahada yaptıklarımdı. Eskiden David LaChapelle'le çekim yapmak normal bir olay değildi. Sporcuların yapacağı bir şey değildi. Ama saha dışında yaptıklarım performansımı etkilemediği sürece bunlara devam edebileceğimi biliyordum."

Bugünden bakınca, Beckham dünyanın en büyük markalarından birini; sporu merkezine alan, ama aynı zamanda yatırımlar, sponsorluklar, eğitim ve yardımlaşma faaliyetleri, ürün lansmanları, yetenek yönetimi ve tabi ki Beckham'ın MLS takımı Inter Miami CF'yi de içine alan bir markayı geliştirirken, bu ifade yetersiz kalıyor. Yakın zamanda United'dan eski takım arkadaşları olan Gary Neville, Paul Scholes ve Ryan Giggs'le Salford City FC'den de ufak bir hisse satın aldı. 2019'un başında Simon Fuller'dan ayrılınca da, önüne çıkan sayısız fırsatı değerlendirme konusunda büyük potansiyeli olan bir ekip kurdu hemen. David'le Victoria şirketlerinde yüzde 33 payı olan Fuller'ın payının tamamını yaklaşık 38 milyon Sterlin'e satın alarak Inter Miami CF, Seven Global ve David Beckham Ventures şirketlerinde de pay sahibi olan Beckham Brand Holdings'in kontrolünü tamamen ellerine aldılar. Bu onların Adidas, Haig Club (Diageo), House 99 (L’Oréal), Kent & Curwen, Coty, Tudor, AIA Insurance ve Beckham'ın ilk iç mimarlık projesini (Macao'da otel suitleri) gerçekleştirmek için çalıştığı Las Vegas merkezli otel grubu Sands de dâhil olmak üzere birçok uluslararası organizasyonla kurdukları ortaklıkları ve marka isimlerini yöneten tam bağımsız bir ticari operasyon yürütmelerine olanak verdi. Önümüzdeki günlerde de Beckham; Paul Newman ve Steve McQueen gibi ikonlardan ilham alarak, İtalyan üretici Safilo'yla beraber ilk bağımsız gözlük markasını çıkartacak.

"Bence değişim iş konusunda bazı şeyleri daha farklı görmeye başladığımda ve artık çok daha fazla keyif aldığım için gerçekleşti." diyor bu gelişmelerden dolayı fazlasıyla gururlu ve heyecanlı bir şekilde. "Sonrasında odaklanmaya, kariyerimin sonunu ve ne yapacağımı düşünmeye başladım, bir takım kurmayı, bir noktada kendime ait bir takımımın olmasını, kendi ofisim olmasını ve dünyamda gerçekleşen her şeyi kontrol edebilmeyi düşündüm. Bazı şeyleri düzenlemeye başladığımda, herhalde 20'li yaşlarımın sonunda, 30'larımın başındaydım ve işler 21 yaşımdayken göründüğünden çok daha farklı görünüyordu."

O zaman, 21 yaşındaki Beckham hiç de iş adamına benzemiyordu ama zaten kimse, ne kendisi, ne Sir Alex Ferguson ne de milyonlarca hayranı ondan bunu beklemiyordu. Bir sonraki yıl da, başarısının tek getirisi tabloidlerin onun "maceracı" moda seçimlerine ve bir pop yıldızıyla, Posh Spice'la ilişkisine olan takıntıları oldu sadece. Zamanında meydanın bir kurbanıydı, şimdiyse bu durumu daha rahat kontrol altında tutabilliyor.

Beckham bir devlet büyüğü gibi konuşuyor bugünlerde. Basınla kurduğu bütün ilişkiler ve yüzüne doğrultulmuş mikrofonlar, kameralar ve telefonlar karşısında kendini savunmak zorunda kaldığı 20 yılın üzerine, artık titrek ve bazen tizleşen sesiyle röportaj veren gergin bir genç oyuncu olmaktan çok uzak. Konuşma sesi, ona Darth Vader gibi konuşmadığı için büyüklük taslayan ve eşitlikçi 90'ların yok etmiş olması gereken İngiliz kendini beğenmişliğinin en kötü halini temsil eden zalim komedyenlere verilmiş bir hediyeydi adeta.

Günümüzdeyse, John Wayne'in bile ciddiye alacağı bir sesle ve üzerinde düşünülmüş mükemmel paragraflarla konuşuyor. Sessiz ve sabırlı olarak ve daha başka bir sürü şey yaparak bütün bunları aşıyor. 2018 yılında İngiliz Moda Konseyi (BFC), kuruluşun Birleşik Devletler ve Asya'da çevresini genişletme ve ortaklıklar kurma hedeflerine destek olması için yaratılan yeni bir uluslararası görev olan Elçi Başkanlığı'na David Beckham'ın atandığını duyurdu. İşi, uluslararası anlamda sektöre desteği arttırmaya yardımcı olmak -global yatırım ve basınla, yeni çıkan İngiliz moda yeteneklerinin profilini yükseltmek- için BFC ekibiyle yakın çalışmaktı. Beckham'ın bununla ilgilenmesinin dikkat çeken bir sebebi de BFC'nin aynı zamanda onun akıl hocalığı yapmasını istemesiydi. Sektörde yeniliği teşvik etmenin yanı sıra, bu görevin temel odak noktası Saturday Club, burslar ve stajlar ile sanat eğitimine katılım aracılığıyla Birleşik Krallık'ın her yerinden, her çevreden genç yeteneklere ulaşmaya yardımcı olarak BFC'nin eğitim ayağına destek vermek.

Geçen yıl onun bu dünyaya attığı ilk adımlara şahit oldum. Onun insanlar üzerindeki etkisini kendim de defalarca görmüş olmama rağmen, hiçbiri beni Manchester'dan bir grup moda öğrencisinin tepkisine veya birkaç ay sonrasında Shanghai'da bir oda dolusu üst kademe yöneticiyi kendisine hayran bırakışını görmeye hazırlamamıştı. Beckham'ın Doğu'da ne kadar ünlü olduğu bir sır değil, Shanghai, Singapur, Seul veya Shinjuku'ya giden biri bunu hemen görebilir. Shanghai'da BFC adına Beckham'ın onu konuğu olduğu bir öğle yemeği düzenlediğimde, yöneticilerin (çoğu yemeğe gelebilmek için bir tatil gününde Pekin'den oraya uçmuştu) hiçbiri o çok önemli selfie'yi çektirmeden oradan ayrılamadı. Beckham'ın global çevreleri bir araya getirebilme yeteneği olduğunu söylemek az bile kalır.

Markasını inşa etmek için 20 yıl harcamış olabilir, ama önümüzdeki beş yılda tek amaç bir imparatorluk kurmak olacak. Olağanüstü bir kariyerin ardından 2013'te emekli olduğundan beri birçok farklı iş ortağıyla çalışan Beckham, kendi imajını parlatırken aynı zamanda kendi çıkarlarına hizmet edecek bir şirket kurarak artık tek başına fırtınalar koparacak.

Ancak Beckham'ın dünyasının merkezinde ofisinde rahatlıkla görülebileceği gibi Unicef'le olan 20 yıllık ilişkisi yatıyor. O Manchester United'dayken başlayan ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un ondan iyi niyet elçisi olmasını istediğinde derinleşen bu ilişki, Beckham için bir tutku. Ondan 10 yıl sonra da, Beckham bağımsız bir fon olan 7 Fund'ı kurdu (bunu yapan tek UNICEF iyi niyet elçisi). Bu çok önemli ve kendisinin kesinlikle hafife almadığı bir sorumluluk. Özetlemek gerekirse, Beckham'ın yaptığı iş çocukların kendi potansiyellerine ulaşmasını engelleyen sorunlara dikkat çekmek -ve çocukları potansiyellerine ulaştıracak kaynağı sağlamayı da başarıyor. Bu iş kolay lokma değil, ama Beckham bu yola baş koydu.

Aslında Beckham bunların hepsini çok ciddiye alıyor ve Londra'daki hızla büyüyen genel merkezinde etrafa şöyle bir göz gezdirmek yalnızca onun ne kadar işin içinde olduğunu değil, bilgiyi nasıl hızla özümsediğini görmeye de yarıyor. Bu hızla bir şirket kurduğunuz zaman, elinizdeki en değerli mal özendir ve Beckham'ın program dışı projeleriyle ilgili aldığı kararlar dikkatle seçilmiş uzmanlar ve güvenilir yardımcılardan olşuan, yavaş yavaş büyüyen ekibiyle paylaşılıyor ve onlarla beraber stres testine tabi tutuluyor. İçerdeki tüm kararları sağduyu ve ayrıca Beckham kuruluşunun nasıl göründüğü ve görünmesi gerektiği, hangi sektörün akla uygun olduğu, hangisinin olmadığı ve ilginç bir şekilde, patronlarının konfor alanının nasıl olduğu belirliyor. Global erişim alanını ve yedi yıldızlı ağını geliştirdikçe -Beckham'ın telefonla ulaşamayacağı nüfuz sahibi insan sayısı her geçen gün azalıyor- seçeneklerinin de aynıı oranda arttığını biliyor. Ama o neticede sadece bir kişi ve David Beckham'ın bile bir işlem kapasitesi var.

Bazı projeler bir süredir planlanıyordu. Temmuzda belgesel, TV ve başka formatlarda programların geliştirileceği bir içerik stüdyosu, aynı zamanda marka işbirlikleri için yaratıcı ajans olarak çalışacak olan Studio 99'un açılacağını duyurdu. Stüdyonun halihazırda hazırlık aşamasında olan, bazısında Beckham'ın da yer alacağı, spor, gezi, moda ve eğlenceyle ilgili bir çok belgesel projesi var. Beckham Studio 99'u uzun zamandır onun menajerliğini yapmakta olan, David Beckham Ventures'un müdürü David Gardner ve stüdyonun müdürlük görevini üstlenecek olan stratejik danışmanı Nicola Howson'la birlikte kurdu.

Beckham'ın kurduğu şemsiye organizasyonda ABD'li yıldız sporcuların sahip oldukları etkiyi oynamayı bıraktıktan sonra nasıl kullandıklarından ilham alındı ve kendisi de NBA yıldızı LeBron James gibi basın şirketleri kuran sporcuların izinden gidiyor. Hatta, Studio 99 ile James ve iş ortağı Maverick Carter'ın beraber kurduğu medya şirketi Uninterrupted arasında bir gelişim anlaşması imzalandı bile. İlk projeleri Inter Miami CF'nin kuruluş ve gelişim sürecini anlatan bir belgesel serisi. Carter, Beckham için "David Beckham 'Bir Sporcudan Daha Fazlası' zihniyetinin tipik bir örneği." diyor. Bu zihniyet Beckham'ı temel alarak birçok fikir ve proje geliştiriyor, bunlardan biri de bağımsız bir moda/spor kıyafeti birleşimi bir marka yaratmak.

Studio 99'un farklı bir isme sahip olmasıimkânsızdı, çünkü ilhamını Manchester United'ın olağanüstü sezonundan -Premier Lig, FA Cup ve Şampiyonlar Ligi'ni kazandığı sezon- ve hem Victoria'yla evlendiği hem de çiftin ilk çocukları Brooklyn'in dünyaya geldiği yıldan alıyor. Tesadüfen, 1999 yılı aynı zamanda Beckham'ın ilk kez GQ kapağına çıktığı yıl oldu, ikinci Men Of The Year” ödüllerindeki yıldızlardan biri olarak kapakta yer almıştı. Şimdiye kadar toplamda altı kez kapağımıza çıkarak (bunların ikisinde derginin birkaç kapağı vardı, aslında toplamda 11 kez çıkmış oluyor) kapak sayısında zirveyi aldı. Bu yüzden biz de ona Editor's Special Award” vererek onu hak ettiği şekilde onurlandırmak istedik. Bu yalnızca bir insanı ödüllendirmek değil, aynı zamanda UNICEF adına yaptığı karşılıksız hizmetleri takdir etmek, BFC için ve ayrıca ülke çapında gençlerin hayata katılımına yardımcı olan, onları spordan modaya her konuda destekleyen, onlara maddi manevi destek olup, basında görünür olmalarına yardımcı olan, desteklediği taban örgütleri için yaptığı bütün eğitim çalışmalarını takdir etmek demek.

2019 yılında, David Beckham onu oluşturan parçaların toplamından çok daha fazlası.


Seninle tanıştığımız zamanı hatırlıyorum, 90'ların ortasıydı, West End'de bir moda etkinliğindeydik. Futbola olan büyük takıntınla meşhurdun ama o zaman bile büyük resme bakmaya çalıştığın izlenimini veriyordun. Bu doğru mu?


Bilmiyorum. Yani bir Spice Girl'le beraberdim ve bazı etkinliklere gitme fırsatım oluyordu ama aslında o kadar çok yere gitmedim. Performansa takıntılıydım, oyunla arama hiçbir şeyin girmesini istemiyordum. Hatta Victoria büyük ihtimalle daha fazla yere gitmemi isterdi. Ama Victoria'yla dışarı çıktığımda, onunla olmasaydım giymeyeceğim kıyafetleri giyiyordum. Etkinliklerden o kadar keyif almamaya başlamıştım, ama artık normalleşiyordu. Yine de bir sürü şeyi yapmıyordum aslında, çünkü eğer Manchester United oyuncusuysanız ve menajeriniz Sir Alex Ferguson'sa, a)diğer oyuncuları kızdırmak istemezsiniz ve b)menajeri kızdırmak istemezsiniz. Aslında, b) seçeneği de a) olmalı!


Gelecek hakkında düşünmeye ne zaman başladın?


Ben etrafıma her zaman doğru insanları topladım. Genç bir United oyuncusuyken, Tony Stephens diye bir menajer vardı. Alan Shearer, Micheal Owen ve David Platt'le çalışıyordu. Ticari işlerde benimle çalışacak doğru insanın o olduğunu düşünüyordum ve çok da iyi bir iş çıkardı. Zamanla farklı menajerlerim oldu ve olduğum yere geldim. Ben hep etrafımda benim için neyin önemli olduğunu anlayan insanlar olsun istedim. En önemli şeyin futbol olduğunu ve önüme hangi fırsat, hani büyük iş çıkarsa çıksın, futbolum için iyi olmayacaksa asla kabul edilmeyeceğini biliyorlardı. Ama şimdi kendi ofisim, kendi ekibim var ve beni iş açısından bambaşka bir seviyeye getiren bir şey inşa ettik. Simon Fuller'la belli süre geçirdikten sonra bunu kendim yapabilirim diye düşündüm. Ailem çok çalışkandı ve ben de her zaman çalışkan insanların arasında oldum. Bu gerçekten önemli olduğuna inandığım bir şey. Söylediğim gibi, hep öyle olduğuna inandım.


Son 20 yılda isteklerin nasıl değişti?


Dürüst olayım, değişmedi. Ben her zaman her yaptığım şeyde hırslı olmuşumdur. İster 90 bin taraftarın önünde oynamak olsun ister evde çocuklarla oynamak olsun. Her zaman kazanmak isterim. Her zaman çok çalışmak isterim. Beni futbolcuyken hırslı yapan şey, iş adamıyken de hırslı yaptı. Şu anda 16 kişinin çalıştığı bir ofisim var ve eğer seyahatte değilsem, her gün oradayım. Ofistekilerin beni hiç görmemesi kötü örnek oluşturur. Ayrıca ben ekibin enerjisini ve beraber çalışmayı, hatta belki de beraber hayal kurmayı çok seviyorum.


David Beckham Ventures'ın modeli nedir?


Magic Johnson ve Michael Jordan gibi insanları örnek aldım. Böyle sporcuların sporu bıraktıktan sonra hep başarılı kariyerleri olmuştur. Benim için örnekler bunlardı, işlerini düzgün kuran insanlara bakardım. Sponsorluklar ve işbirliklerinin ötesini, bir şeylere sahip olmayı ve bir şeyler inşa etmeyi düşünmeye başladığımda herhalde 30'lu yaşlarımın başındaydım. Tam olarak o zaman benim için bir şeyler değişti.


Önceki jenerasyonlarda eski futbolcular için seçenek olarak sadece menajerlik yapmak, uzman yorumcu olmak veya süpermarket açmak vardı.


Menajerlik hiçbir zaman bana hitap etmedi. Çocuklara koçluk yapmayı çok severdim ama menajer olmak gibi bir isteğim hiç olmadı. Bence başka oyuncular için harika bir iş, çünkü tecrübeleri var ve kulüpler için çok faydalı olurlar ama ben hiçbir zaman bunun iyi olduğum bir alan olduğunu düşünmedim. Eminim keyif alırdım ve bir süre sonra o role alışırdım ve başarılı olurdum, ama açık konuşayım, ben sadece oynamayı seviyordum. Şimdi, kendi takımım olması veya bir işi yönetmeyle daha çok ilgileniyorum. Belki doğru iş karşıma çıkmış olsaydı... Kim bilir? Şöyle bir şey hatırlıyorum, futbolculuk kariyerimin sonuna geliyordum ve dünya kupasından da elenmiştik, FA'den biri gelip lisans eğitimine başlamamı söylemişti. O yüzden bence FA'deki bazı insanlar beni potansiyel İngiltere milli takım menajeri olarak görüyorlardı, belki de sadece İngiltere kaptanlığı görevini başarıyla yürüttüğüm için.


United'ın menajerliğini yapmak istemedin mi hiç?


Hayır, hiç. Biri bana "İngiliz milli takımının başına geçmen teklif edilse, kabul eder miydin?" diye sorsa, tabii ki bunu düşünürdüm çünkü ben tutkulu bir İngiliz'im ve milli takıma karşı da yoğun duygular besliyorum. Ama bu işte iyi olur muydum? Kim bilebilir ki? Gerçekten herkesin hayali olabilecek bir iş, ama şu an Gareth inanılmaz bir iş çıkarıyor. Oyuna heyecan ve enerji getirdi, taraftarla, kendimi de katıyorum, bu duruma bayılıyor.


Victoria'nın tasarımcılıktaki başarısı senin kendi işini kurma kararını etkiledi mi?


Victoria'nın kendi işi için neler yaptığını gördüm, çok fazla çalıştı. Dolayısıyla ben de eğer bir şey kuracaksam buna fiziksel ve zihinsel olarak hazır olmam ve başarılı olacağına inandığım şeye kendimi adamam gerektiğini biliyordum. Victoria yaptığı işte inanılmaz. O yüzden evet. Yaptıkları bana ilham veriyor.


Bir ajans olarak futbolcuları da temsil etmeye de başladın. Neden?


Ben bir temsilci veya menajer değilim ama aralarında bu işlerde dünyanın en iyilerinin bulunduğu inanılmaz bir ekibim var. Bunu benim saha içi ve saha dışı tecrübelerimle birleştirince genç oyuncu ve sporculara sunabileceğimiz çok özel bir şey ortaya çıkıyor. Bizim oyuncularımız öğrenmek isteyen, iyi insanlar olmalılar. Ben oyunculara hep tavsiye vermişimdir, bunlar genelde nasıl davranmaları ve sahada zorluk yaşadıklarında nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda olmuştur. Bizim yaptığımız da aslında bunun bir sonraki adımı. Oyuncular ve onlar için önemli olan şeyleri temel alan uzun vadeli planlar yapmayı amaçlıyoruz.


Bana biraz Studio 99'u ve bu rekabet içinde onu neyin farklı kıldığını anlatır mısın?


Ortada bizim de içinde olduğumuz projeler de dahil olmak üzere, gerçekten büyük fırsatlar var. Projelerden biri tabii ki Miami ve elimizde çok fazla içerik var. Son altı yıldır bu kulübü inşa ediyoruz, bu süre içerisinde düzenli olarak içerik topladık. İnsan hikayeleri, sporculuk öyküleri ve yaşam tarzıprojelerini araştırıyoruz. Bunlara ulaşabiliyoruz ve bir bakış açımız var.


Miami hayalini, meyvesini vermeye başlayan gerçekten büyük bir projeyi, gerçeğe dönüştürdün. Bu istek nereden geldi?


LA Galaxy'de oynamak için California'ya ilk taşındığım zaman, işin içerisinde kariyerimin sonunda bir kulüp sahibi olmak da vardı. Yani bunu yapmaya karar verirsem, bu zaten kontratımda vardı. Sadece son birkaç yıla kadar hiç düşünmemiştim.


Kontratında o maddeyi sen mi istedin?


Evet, ben istedim.


ABD futbol piyasası sporda henüz keşfedilmemiş piyasalardan biri, fırsatlar sonsuz. Kulübü nasıl şekillendirdin?


MLS'e ve ABD'deki futbola gerçekten inancım tam, bu yüzden kontratımda böyle bir madde olmasının çok önemli olduğunu düşünmüştüm. Ligin büyümeye başladığınıı gördüğümde bu konuda daha da çok heyecanlandım. Paris Saint-Germain'deki son günümü bitirdiğim, yani resmi olarak emekli olduğum anda kulübümü kurmak istediğim yerin orası olduğunu açıklamak için Miami'ye uçtum. Bir de, Miami'nin benim takımımı kurmam gereken yer olduğunu hissetmiştim hep. Oranın doğru yer olduğuna dair içimde bir his vardı. Şehir her zaman büyüyor. Taraftarlar futbol konusunda çok tutkulu ve enerjileri çok yüksek. Miami sportif açıdan zor bir şehir olduğu için bazı insanlar deli olduğumuzu söylemişti. Ama ben içimden gelen sesi dinledim, burada yaptığımız şey çok özel. Bir aile kuruyoruz. Şimdiden MLS'in en popüler üçüncü takımıyız ve ne menajerimiz ne de tam bir takımımız var. Daha formamız bile yok! Yapacak çok işimiz var ama bu çok heyecan verici.


Neden senin takımın herkesinkinden iyi olacak?


Her kulüp sahibinin kendi takımının en iyisi olduğunu düşündüğüne eminim, fakat şehir olarak Miami'nin çeşitlilik ve kültür anlamında benzersiz ve olağanüstü olduğuna inanıyorum. Bu yüzden potansiyelimiz çok yüksek. İki hafta önce akademimizdeki ilk çocukları izledim, oradaki inanılmaz yeteneği şimdiden görebiliyorum. Bence ilk global MLS takımı olabiliriz ve benim kuracağım bağlantılarla takımımızı Japonya'ya, Çin'e götürebiliriz. MLS sürekli büyüyor. Ben Galaxy'de oynarken, ilk kez bir MLS takımı gerçekten Amerika dışına çıkabilmişti. Avustralya'ya gidip 80 bin taraftar önünde oynamıştık. Sahiden çok iyi olan kulüpler var; Atlanta, Orlando gibi. Ama ben bizim gerçekten global bir takım olacağımıza inanıyorum.

2007 yılında ben Galaxy'ye geldiğimde ligde akademi sistemi olan bir takım bile yoktu. Her şey draft ve kolejlerden ibaretti. MLS yönetim kurulu başkanı Don Garber'la konuşmuş, ona "Eğer bu lig büyüyecekse, akademilerin olması şart." demiştim. Şimdiyse her takımda akademi sistemi var, bu büyümenin çok büyük bir parçası. Lige sürdürülebilirlik kazandırıyor ve ligin Avrupa'dakiler gibi yapılandırılması için ona bir şans veriyor. Ayrıca şimdi oyunda daha büyük para var, yayın hakları da değerlendi. İzleyiciliğin değişmesi her şeyi yeniden şekillendirecek.


Senin önüne her gün farklı bir yardımseverlik fırsatı çıkıyordur. Neden UNICEF’i seçtin?


UNICEF elçisi olmak beni fazlasıyla gururlandırıyor. Böyle bir organizasyonun parçası olmak istememin sebebi çocuklar için yaptıkları şeyler. Benim de dört çocuğum var o yüzden benim için çok anlamlı. Bu konuda daha önce hiçbir konuda olmadığım kadar istekli ve heyecanlıyım. Dolayısıyla ofisteki birinci önceliğimiz bu. UNICEF herkes için bir öncelik. Benim için yıllar önce Manchester United'la Endonezya'ya bir kadın merkezine gittiğimizde başlamıştı her şey. Şimdiyse 7 Fund'la olayı tabii ki çok farklı bir seviyeye taşıdık. İlk dört yılda önemli projeler için büyük farkındalık yaratmayı ve yüksek mevkilerdeki insanlarla sorunları tartışmayı başardık. Bu da bizi çok gururlandırıyor.


İngiliz Moda Konseyi adına, bizim için yaptığınız, yerel veya küresel seviyede olsun tüm işler için size teşekkür etmek istiyorum. Bu iş neden ilginizi çekiyor? Başka bir yardım işine daha ihtiyacınız olmadığı kesin...


Bu iş için bana gelindiğinde, durup şunu düşündüm: "Tamam, zaten halihazırda başarılı olan bir organizasyona ben nasıl bir şeyler katabilirim ve bundan nasıl bir şeyler öğrenebilirim?". Çin'deki ünüm tabii ki etkili oldu, ama benim asıl ilgilendiğim kısım eğitim. Bu genç ve yetenekli çocukları görmek istiyorum. Yapabildiğim her şekilde yardım edebilmek istiyorum. Fakat BFC moda endüstrisinin nasıl çalıştığı konusunda gerçekten gözümü açtı. Bir süredir bu sektöre yakın olduğum açık ama bu kadar yakından görmek insanı hayrete düşürüyor. Oysa eğer bir değişiklik yaratmayacaksanız bütün bunları yapmanın hiçbir manası yok. Aksi takdirde sadece hava atmış oluyorsunuz.


Geçmişte hava atma konusunda çok başarılıydın. David LaChapelle'le yaptığın GQ çekimiyle ilgili hatıraların neler?


İşin beni büyülediğini hatırlıyorum. Bir de, o kadar ileri gitmiş olmak... Şimdi o günlere bakıyorum ve "Vay be. Bunu gerçekten yaptım." diye düşünüyorum. Hatta geçenlerde oğullarımdan biri geldi, dedi ki: "Gerçekten mi baba? Gerçekten mi?". Yani evet o zaman için bayağı riskliydi. Bence kendimi rahat hissediyordum sadece. Biri sizden kısa bir kot şortla dize kadar çorap giymenizi isteyip, göğsünüze yağ döküp saçınızın bir bölümünü çizgi şeklinde boyuyorsa, bunu sorun etmiyor olmanız lazım. Fotoğrafların başarılı olacağını hep biliyordum. O zaman biraz saf olsam bile, sizin moda fotoğrafçılarınızla çalışırken, ki David LaChapelle gibi insanlarla hiç çalışmamıştım, başarılı olacağını biliyordum. Dürüst olayım, kendime o kadar güvendiğim tek yer futbol sahası. Ben aslında bayağı utangaç biriyimdir, bu yüzden futbool sahası kendim olabildiğim, kendimi ifade edebildiğim tek yerdi. Futbol sahası, ve belli ki bir GQ çekiminde bebek yağıyla kaplı olmak.


İnsanlar üzerinde ne kadar büyük bir etkin olduğunu fark etmiş miydin? Bir sporcu için vücudunu o şekilde göstermek oldukça pozitif bir şey, senin toplumsal cinsiyet normlarından korkmadığını ve onlara uymadığını gösterdi.


Bence bu konuda haklısın ve zaten tam da bu noktada güç kazandı. Zengin bir aileden gelmiyorum. O dünyayı bilmiyordum. Londra'nın East End bölgesinden, bana ve kız kardeşlerime bakabilmek için canını dişine takarak çalışmış bir aileden geliyorum ben. Ve haklısın. Yaptığım GQ çekimi gibi şeyler "Bunu yapmam normal ve bunu sorun etmiyorum. Dolayısıyla siz de etmeyebilirsiniz. Sorun nedir?" diyordu insanlara. Giydiklerime takılan çok insan oldu ama ben hiçbirini umursamadım. Hiçbiri cesaretimi kırmadı, bana şunu düşündürtmedi: "Belki de bir daha bunu yapmamam lazım.". Pişman olduğum hiçbir fotoğraf çekimi yok. Tek bir tane bile. Hepsinden keyif aldım. David LaChapelle, Annie Leibovitz ve Mario Sorrenti gibi insanlarla çalışmaktan çok hoşlandım. Hepsi harika fırsatlardı. Yaptığım hiçbir şeyde gizli bir amaç yoktu. Onları yalnızca muhteşem insanlarla çalışmak ve gerçekten değişik bir şey yapmak için birer fırsat olarak görüyordum. Ve bunları yapmaktan korkmuyordum.

Birileri bana benim bir rol model olduğumu söylediğinde utanıyorum çünkü kendimi hiç öyle görmüyorum. Ama olduğum yerden dolayı gerçekten gururluyum, çünkü hayatım rahatlıkla farklı bir yöne de gidebilirdi. İşlerin rahatlıkla çığırından çıkabileceği bazı anlar vardı, 1998'de oyundan atılmam veya birine bir tekme atmam veya belli bir şekilde tepki vermem gibi. Bu anlar beni, kariyerimi tamamen farklı bir noktaya getirecek şekilde etkileyebilirdi. Ancak, çocuklarıma rol model olmam gerekiyor. Aynı benim hayatımdaki baba figürleri gibi: Sir Alex Ferguson, Eric Harrison (Manchester United genç takım eski antrenörü), Brian Kidd ve tabii ki babam. Bu baba figürleri bana hem nasıl erkek olunacağını hem de nasıl iyi bir futbolcu olunacağını öğrettiler. Ben hala bütün bunları düşünüyorum, çünkü insanın benimki gibi bir profili olduğu zaman beraberinde çok da fazla sorumluluğu oluyor. Ben de buna riayet etmek istiyorum. Biliyorsunuz, hepimiz hata yaparız. Hepimiz bazen yanlış kararlar veririz. Çocuklarıma şunu söylüyorum: "Siz gençsiniz. Hata yapmaya hakkınız var, ama önemli olan hata yaptıktan sonra nasıl davrandığınız.". Onlara sorumluluklarından kaçmamaları gerektiğini söylüyorum, çünkü ben kaçmıyorum. Ben her zaman kendimi savundum, her zaman yaptığım hataları kabul ettim. Şimdiyse bir ofis dolusu insana karşı sorumluyum ve bunu hakikaten çok ciddiye alıyorum.


Senin rol modellerin kimlerdi?


Futbol açısından rol modellerim Bryan Gobson ve Glenn Hoddle gibi insanlardı. Hep çok çalıştılar, ayrıca çok iyi ve naziklerdir. Steve McQueen ve David Bowie gibi insanları da örnek almışımdır. Bowie muhteşem biriydi, farklıydı ama bunu zarif bir şekilde yapıyordu. McQueen de hiç çaba göstermeksizin havalı olabiliyordu. Ben bir şeyleri tarz bir şekilde farklı yapan insanları örnek alırım.


David Beckham, senin mirasın nasıl olacak?


Ben hayatta bir iz bırakmanın çok önemli olduğuna inanırım. Bu sayede insanlar sizi iyi şeylerden dolayı hatırlarlar. Ama bu her zaman gerçekleşmeyebiliyor. Belki Miami benim için öyle olur. Çocuklarımın geçmişi düşünüp, "Bu kulübü babam yarattı." demelerini istiyorum. Sene başında Efsaneler maçı (1999 Şampiyonlar Ligi finali Manchester United-Bayern Munich maçının tekrarı) için Old Trafford'a gitmek çok hoşuma gitmişti. Çocuklarımın bunu görebilmiş olmasına çok sevinmiştim çünkü o zaman sadece Brooklyn vardı, o da daha 3 aylıktı. Her şey doğru izi bırakmakta bitiyor. Ve biz de '92 Sınıfının oyuncuları olarak izimizi bırakmıştık. Bu sayede sonsuza kadar Manchester United'n mirasının bir parçası olarak kalacağız çünkü o zamanlar hem takım için hem de tek tek bizler için çok önemliydi.

Yine de benim gerçek mirasım ailem; hırslı, azimli, kibar ve iyi insanlar olan dört çocuğum. Victoria'yla hep hayattaki en büyük başarımızın ailemiz olduğunu söyleriz. 20 yıldır evli, 23 yıldır da beraberiz; o yüzden sahip olduğumuz sevgi, ailemiz, kariyerlerimiz, yaşadığımız hayat, bizim en büyük başarımız bu ve ben bundan gurur duyuyorum.


Önümüzdeki 20 yıl için çocuklarına hangi tavsiyeyi vermek istersin?


Çok çalışsınlar, sadece bu. Çocuklara baazı seçimler yapmaları gerektiğini, bazen bir şeylerden vazgeçmeleri gerektiğini söylüyorum. Bir cuma gecesi arkadaşların dışarı çıkarken sen çıkamayabilirsin. Belki ertesi gün tenis antrenmanın var, belki Cruz gibi stüdyoda şarkı söylüyorsun, veya Brooklyn gibi çekimin var. Dikkatin orada toplanmış olmalı. Babam da bana aynısını söylerdi. Beni televizyonun başına oturtur, sadece ve sadece Bryan Robson'ı izlememi söylerdi. Manchester United'ın Tottenham veya Arsenal'la oynadığı maçlara gittiğimizde bile Bryan Robson dışında kimseyi izlemememi söylerdi çünkü Robson çok çalışıyordu, çok mücadele ediyordu, iyi bir örnekti. Bana hep şunu derdi: "Ne yaparsan yap, çok çalış.". Bence ben bu yüzden bu kariyere sahip oldum. Çok çalış, hırslı ol, ailenle ilgilen. Bu kadar.

2019'un 1 Mart'ında Beckham, Batı Hollywood'da James Corden ve LA Galaxy'nin onun kariyerinin bu bölümünü kutlamak için verdiği akşam yemeği davetinde (davetiyede çok katı bir kural vardı: "Kıyafet tarzı: Hollywood şıklığı) onur konuğuydu. Yemeğin ortasında, Corden fırlayıp kısa ama tahmin edildiği gibi çok komik bir konuşma yaptı. O günün erken saatlerinde Beckham özenle hazırlanmış bir şakaya kurban gitmişti: Corden Beckham'a LA Galaxy'nin açılışını yapacağı Beckham heykelinin şaka için yapılmış sahte versiyonundan minik bir öngösterim yaptı. Heykelin Beckham'la alakası yoktu ve olayın görüntülerinde (sonraki hafta Late Late Show'da yayınlandı) Beckham'ın takdire şayan bir şekilde çok da hayal kırıklığına uğramamış gibi gözükmeye çalıştığı görülüyordu. En sonunda şaka olduğunu açıkladıklarındaki gülümsemesi -belki de rahatlama hissiydi- Hollywood'dan Old Trafford'a uzanıyordu.

Corden'ın konuşması Beckham'ın metanetine, gezgin ve olağanüstü kariyerine ve arkadaşının kendine gülebilme yeteneğine taş atıyordu. O gece onur konuğu ailesiyle ve Hollywood'dan arkadaşlarıyla otururken orada çok fazla sevgi vardı. Beckham'ın hemen fark edilen ve arkadaşlarının hep söylediği özelliği ün ve istenmeyen ilgiyle arasındaki yumuşak ilişki. O dünyanın en ünlü erkeklerinden biri ve yüzünü, vücudunu ve hayalleri gerçekleştirebilme yeteneğini her zaman bize gösteriyor. Ancak onu ilgi odağı yaptığınız an, dikkat onun imajında değil de kendisinde olunca kendini hemen geri çekiyor.

Bu olduğu anda sizin gördüğünüz şey, bizim 90'larda gördüğümüzle aynı: Londra'nın doğusundan çıkmış bir çocuğa benzeyip Cool Britannia'nın kırmızı halılarında dolaşan ve kendini neyin içinde bulduğunu anlamayan futbola takıntılı bir genç, Manchester United'ın dahisi, bir Spice Girl'ün yeni ünlü sevgilisi.


Beckham da bu kişiyi görebiliyor hala, ama bunu fazla düşünmüyor. Çünkü tam şu an, önemli olan şey gelecek. Bebek yağı olsun veya olmasın.




Röportajın orijinal hâlini okumak için tıklayınız.

Kaynak: EuroSport.com / Spor

Manchester United, David Beckham, Futbol, Moda, Spor, Haberler