Haberler

Sözlü tarihin evrensel süreci

Tülay Çağlar Kadı

Tülay Çağlar Kadı

Eğitimci - Yazar
06.12.2022 11:56

SÖZLÜ TARİH NEDİR?

Belgenin olmadığı alanlarda, sözlü tarih teknikleri; hem en kadim hem eski tarih yazma ve aktarma biçimlerindendir. Geçmiş uygarlık ve yaşantıları aktaran mitler, efsaneler, destanlar başlı başına sözlü tarih öğesi ve sanat eserleridir.

Böylelikle genel geçer, kabul gören ismi sözlü tarih değilse bile deyiş ve söz ile açığa çıkanın elbette tarihle ilişkisi mevcuttur.

SÖZLÜ TARİHİN EVRENSEL GELİŞİMİ

Tüm toplumlarda, sözlü gelenekler mevcut olmakla birlikte kültürün canlılığına şahittir.

Kuşaktan kuşağa yaşanmışlıklar, mitler, gelenekler, deneyimler süreklilik ilkesi ile sözlü tarih aracılığıyla aktarılır.

Herodot ünlü tarih kitabını yazarken gezip gördüğü yerdeki insanların anlatımlarını, hikâyelerini oluşturduğu eserlere katarken sözlü tarih tekniği nedeniyle M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan ve tarihin babası olarak akıllarda kalabilmiştir.

Sözlü tarih teknik ve araştırmaların da hatta seçilen yöntemlerde tanıklıkların önemi 19. yüzyıl ortalarına 1840'larda sonrasında ise J. Micheletin Fransız Devrimini kaleme alırken yazılı kaynakların yanı sıra çiftçilerin, köylülerin, kasabalıların, kadınların kısacası toplumda yer alan herkesin anlattıklarına tarihe ışık olarak geçirebilmiştir.

Sözün tarihle bağlantısına dair 19. yüzyıl "Belge yoksa tarih de yoktur"deyişi ile Alman tarihçi Rankeönemli bir değişime, Avrupa'da Sanayi Devrimiyle, sanayi kentlerine süregelen göçler, değişimin habercisi niteliğindeydi.

Anlatılar ve tanıklıklar sosyoloji, antropoloji gibi bilim alanlarında olduğu gibi sözlü tarihinde bilgi kaynaklarıdır.

Günümüzün metropol kavramı gibi, kasabalardan kentlere artan nüfus uzun vadede çözülebilecek sorunların ortaya çıkmasına zemin olmuştur.

Örnek verecek olursak salgın hastalıklar, toplumsal karışıklık, altyapı sorunları günümüzde dönüşmüş olarak örneklendirilebilinir.

Bahsi geçen yüzyılda sosyal bilimler alanında yeni disiplinler, bilim insanları doğa bilimlerindeki geçerlilik kazanmış olarak toplumsal yaşamı düzenleyecek hukuki düzenlemeler ile sosyoloji, antropoloji başta olmak üzere farklı disiplin alanını, konusunu ve bilgi kaynaklarını tanımlıyor, çalışma alanının hatlarını ve çerçevelerini oluşturuyor ve tarih disiplini bilgi kaynaklarını yazılı belgelerle sınırlayınca, alanı ister istemez devlet ve siyasi tarihle ilişkisini dönüştürme yetisini devrede kılmaktaydı.

Günümüzde geçmişe doğru anlayış kazanabilmek adına bakacak olursak bahsi geçen dönemlerin arşivsel tarihi dönem için yazılı belgelerin başta gelenleri; uluslar ve devletlerarası antlaşmalar, yazışmalar hatta doküman kaynaklarıdır. 20. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde, II. Dünya Savaşı sonrası dönemlerde özellikle sosyoloji alanında sosyal tarih çalışmaları gelişmeye başladı.

Batı Avrupa başta olmak üzere savaş dönemleri sonrasında, yerel tarih çalışmaları önemsenmeye ve dönemin güç simgelerinin alanından konuşan tarih disiplininin yok saydığı alanlar; azınlıklar, kadınlar, köylüler kısacası sıradan insanlar tarihin ve sanatın farklı disiplinlerinin çalışma konusu haline gelmiştir.

Akıllara gelen ilk örnekler arasında Yahudi soykırımı, İspanya iç savaşı kapsamında çalışmalar yer almaktadır. Toplumsal alana ilişkin bilgi üretiminde disiplinler arası kavram ve aktarımlar günümüzde olduğu gibi sözlü tarih anlatımında dair her süreçte bu nedenle önem arz etmektedir.

ÜLKEMİZDE SÖZLÜ TARİH SÜRECİ

Sözlü tarihin Türkiye'deki gelişimine dair yaptığım araştırmalar sonucunda aslında kaynağı insan ve insana dair olan aktarımlarla anlam kazanan, günümüz insanına neleri aktardığından hatta farklı alanlarda nasıl yeni zemin ve alan bulabileceğinden, toplumsal hafızamızda kapsamlı biçimlerde bizlere ulaştığını görmekteyim.

Ülkemizde sözlü tarihe ait kaynak olabilecek araştırma ve tarihsel kaynak oluşturmak adına çalışmalar Osmanlı göçmen bürolarının ve uluslar arası araştırma komisyonlarının zor koşullarda yaşamsal değişikliklere maruz kalan toplum üyeleri ile yaptıkları bire bir görüşmelerin rapor sonuçlarıdır.

Osmanlı Devletinin yerini Türk Cumhuriyetine bırakmadan hemen önce dönemin kaydını tutan tarihçiler ve sonrasında Cumhuriyet dönemi tarihçileri yazdıkları eserlerde sözlü tarih tekniğine ve yöntemleri arasında yer alan yaşayan tanıklara dair kayıtlar oluşturmamışlardır.

Sözlü tarihin gelişimsel sürecinden ana hatlarıyla bahsedecek olursak özellikle 1990'da Kadın Eserleri Kütüphanesi ve 1991'de Tarih Vakfından bahsetmeliyiz. Bahsi geçen kuruluş ve vakıfların sözlü tarihin bir araştırma yöntemi olarak ülkemizde 1990 senesinin ilk zamanlarında kurumsallaştığını ve arşivlerin oluşturulmaya başlandığını ifade etmek yerinde olur.

Ana kavramsal hatları ile ülkemizde de sözlü tarihin geleneksel biçimi kişisel yaşam öykülerinin ne olduğuna dair çerçeve oluşturabilmek ve kapsam belirlemekle tarihte yar almıştır dolayısıyla her geçen gün Tarih bilimine ilişkin, kişisel arşivler önem kazanmıştır.

Ve elbette kişisel arşivle ülkemizde başlangıcı gerçekleşen Sözlü Tarih araştırma, teknik ve yöntemlerine ilerleyen zamanlarda kurum tarihi, olay tarihi, sözlü tarih çalışma konuları dahil olabilmiştir. Bir konuda tarihsel sözlü anlatım tekniklerine ve araştırma yöntemleri tercih ediliyorsa konuya dair bilgi verebilecek kaynak kişilerin sözlü anlatımlarına, anılarına başvurulabilir, günümüz kayıt teknolojilerinden faydalanılarak yeni araştırmacılara çalışma zemini oluşturulabilir.

GÜNÜMÜZDE SÖZLÜ TARİH ARAŞTIRMALARI

Sözlü Tarih kapsamında bir araştırma oluşum aşamasındayken mülakat yapan görevliler kimi zamanda bir ekip oluşturup, bilimsel araştırma kapsamında geçerli yöntem ve teknikler ile ilerleyerek sözlü mülakat yapılan bireylere dair bellek ve kayıt yöntemi belirlemelidir.

Kararlaştırılan kayıt yöntemi tarihe ışık tutmakla beraber aynı zamanda geçmiş dönemin şahitliğini yani tanıklığı aracılığı ile bilimsel ve kapsamlı belgeleri oluşturabilmektedir.

Dolayısıyla uzun süreç ve kayıt esnasında objektiflik gerektiren bu süreçte gönüllülük ilkesi ile hareket ediliyorsa kayıtların deşifre ve ifşasının tutarlılığı mutlaka gözetilmelidir. Sözlü tarih kapsamında gerçekleştirilen her araştırma ve araştırmaya dair oluşturulmuş olan rapor, gözlem ve kayıtlar çoğu zaman farklı mekan ve koordinatlarda olabilmeyi gerektirir. Sözlü tarih kapsamında araştırmayı sağlayan ekibin kayıt ve arşivlerinin, mülakat gerçekleştirilen bireylerin tanıklıkları sonrasında oluşturulan raporlamaların şeffaflığı ve objektifliği zorunludur.

Sözlü tarih çalışmalarında değerlendirme yapılan görüşmelerin kesinleşmiş ve objektif yani şeffaflık içeren sonuca ulaştığı kısımlar genellikle araştırmanın ağırlaşan ancak en sıra dışı çünkü öngörülmeyenve yaratıcı aşamasıdır... Oluşum sırasında kayıtlara geçen veriler, objektif bir şekilde ele alınarak varılan sonuçlar önce bellek sonra ise yazılı metinlerdir.

Bu ve benzeri araştırmalarda görevli yazarlarının özel, kişisel, zihinsel anlam yükleyişleri, yargıları, etik kavramları beklentileri hatta kimi zaman önyargıları çalışma sonrası aktarmanın seyrini objektiflik açısından etkileyebilmektedir...

Sözlü tarih kapsamında bir araştırma yapılırken toplumun her kesiminden yaş, etnik kimlik ve toplumsal cinsiyet ayrım yapılmadan, öğrenciler, üniversite öğrencileri, işçiler, suçlular, normal vatandaşlar mülakatı yapabilmelidir. Finansal kaynak gerektirmeyen, Sözlü Tarihin yıllar içinde gelişiminin temelinde ise çok önemli kabul gören daimi ilke mevcuttur.

Çalışma yapabilmek adına çalışma esnasında; mülakat yapılan kişiler araştırma nesnesi değil özne konumundadır hatta sonrasında görüşme yapan ve yapılan kişiler döneme ilişkin evrensel, zamansız katılımcılar sayılmaktadır. Tarih ve sanat bu teknikle, belge gerektiren belgesel yapımlar ve arşivlerle parçayı bütüne kavuşturmaktadır. Bir dönemin yaşantısı hakkında izler,aktarıla gelenler, kültür ve sanatın dinamik ve canlı mekanizmasıyla köprü görevi görmektedir.

SÖZLÜ TARİH SONRASINDA BİLİME KAZANDIRILAN;

Aile Tarihi

Çocukluk Tarihi (çocuk oyunları, çocuk yetiştirme tarzları)

Kadın Tarihi

Etnik ve Kültürel Grupların Tarihi

İşçilerin ve Emek Tarihi

Yoksulluğun Tarihi

Biyografik Çalışmalar

Bellek ve Benlikle İlgili Çalışmalar

Kurum Tarihleri ülkemizde ve uluslararası arenada keşfedilerek, bilime katkı sağlayan yeni zeminler sağlamıştır.

KAYNAKÇA

Geçmişin Sesi, P. Thompson, Tarih Vakfı Yurt Yayını, İstanbul, 1999.

Geçmişin İzleri, Esra Danacıoğlu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2001.

Kuşaklar, Deneyimler, Tanıklıklar: Türkiye'de Sözlü Tarih Çalışmaları, Yay. Haz. Aynur İlyasoğlu, Gülay Kayacan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2006.

Sözlü Tarih Atölyesi Eğitim Notları, Haz: Ebru Soytemel, Gülay Kayacan, 2004.

Geçmişin İzleri Yanıbaşımızdaki Tarih İçin Bir Kılavuz. İstanbul: Tarih Vakfı 20007.

İnternet Kaynak - Kültürportalı.org.tr

İnternet Kaynak - Tarihportalı.org.tr

title