Haberler

Duygularının sorumlusu bir başkası değil. Sensin!

Şerivan Demir

Şerivan Demir

Uzman Psikolog / Bakırköy-Başakşehir istanbul
18.02.2024 02:55

DUYGULARININ SORUMLUSU BİR BAŞKASI DEĞİL. SENSİN!

Ne biz bir başkasında duygu uyandırabiliriz ne de bir başkası bizde duygu uyandırabilir.

Beni üzdün, öfkelendirdin, değersiz hissettirdin, mutlu hissettirdin. Bunun gibi örnek duygu ifadelerini hepiniz yaşamlarınızda sıklıkla kullanmışsınızdır. Belki de kullanmaya devam ediyorsunuzdur. Ancak size yanıldığınızı söylemek zorundayım. Çünkü duygularımız bizimle alakalıdır. Yani bir başkası ne hissettiğine sebep olamaz.

Peki bu nasıl oluyor?

Duygular hem kişinin o anki ruh haliyle hem de çevresel etkilerle kişide değişim açığa çıkaran psikofizyolojik bir olaydır. Bireyin ne düşüneceğini, nasıl davranacağını belirleyen şey, duygulardır. Önce duygu belirir sonra düşünce açığa çıkar ve en sonda tepkiler yani davranışlarınız meydana gelir. Beyninizde duygularınızı kontrol eden ve regülasyonu yapan bir sistem vardır. Bu beyin yapısının adı limbik sistemdir. Ve bu sistemin tek amacı sizi korumaktır. Yani "ben neden böyle berbat bir duyguyu hissediyorum" dediğin bir anda beyin kasıtlı olarak senin berbat hissetmen için o duyguyu seçmez, aksine önceki yaşanmışlıkların bir sonucu olarak seni uyarmak için mesajlar gönderir ve bunu o duygu ile yapar.

Diyelim siz daha çocukken elmadan korkmayı öğrendiniz (unutmayın ki korku ve fobileri doğduktan sonra çevremizden öğreniyoruz.) ve arkadaşınız size elma uzattı. O an duygu olarak eski deneyimlerin analizini ve çıktısını yapan beyin (limbik sistem) "sen elmadan korkuyorsun" mesajını gönderiyor ve bunu tekrardan korku duygusunu seçerek sen kanıtlamış oluyorsun. Peki bu durumda arkadaşınız siz korkun, ağlayın, çığlık atın diye mi elma uzattı? Muhtemelen hayır, yemeniz için uzattı. Ancak siz korktunuz. Yani korkmayı siz seçtiniz. Elma ile ilgili eski erken dönem anılarınız ve düşünceniz bunu oluşturdu. Bu yüzden karşı tarafta herhangi biri bizde bir duyguyu zorla açığa çıkartamaz. Siz seçmiş oluyorsunuz. Bu korku örneğini üzüntü, mutluluk, öfke ya da diğer duygular içinde genişletebilirsiniz. Mantık hep aynıdır. Bu yüzden bir olay yaşadığınızda ve bir duygu oluştuğunda karşı tarafı suçlamadan ve sorumlu tutmadan önce bu beyin-duygu ilişkisindeki mantığı düşünmek işinize yarayabilir. Doğru soru "ben neden üzüldüm? Ben neden bu denli korktum?" gibi kendinize dönmeniz ve iç görü geliştirmeniz olacaktır.

Elbette ki beyin ve duyguyla ilişkili bilgiler hala genişletilip üzerine nörobilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Hala keskin bir şekilde beyin-duygu ilişkisiyle ilgili tüm bilgilere sahip değiliz.

Beyin-duygu arasındaki ilişkiyi bir düzeyde anladıktan sonra, bu duyguları nasıl öğrendiğimize bakalım.

Duyguları nasıl öğreniyoruz?

Çocuklar üzerine yapılmış araştırmalarda bebeklik döneminden itibaren üzüntü, mutluluk, şaşkınlık, kızgınlık gibi duyguların öğrenmeye başlanıldığı ve özellikle 2 yaş ile birlikte dil gelişiminin hızlanmasıyla 5 yaşına gelindiğinde bir yetişkin kadar duyguları öğrendikleri ve bunları ifade edebildiklerine dair sonuçlar bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Yani 5 yaşına gelmiş bir çocuk bir yetişkin gibi hangi duyguda olduğunu anlayabilmekte ve karşıdaki kişinin de hangi duyguda olduğunu tanıyabilmektedir.

Madem bu duyguları öğreniyoruz neden olumsuz duyguları hissedelim ki, neden bunu seçemiyoruz? sorusunu sorduğunuzda ise bunun temel yapı taşları bebeklikte atıldığını yukarıda belirtmiştim. Örneklerle bu durumu somutlaştıralım.

Diyelim siz bebeksiniz ve karnınız acıktığı için ağlamaya başlıyorsunuz. O an ebeveynleriniz çok meşgul ya da başka bir nedenden ötürü sizin bu ihtiyacınıza duyarsız kalıyor. O an bu ihtiyacınız hemen karşılanmadığı için yattığınız yerde ağlayan, huzursuz olan bir duyguya geçiyorsunuz. Ağlayan bir bebek hayata dair "beni koruyan, bakımımı karşılayan, ilgilenen kimse yok" şemasını oluşturuyor. Bu şemalar hayatın ilk evrelerinde bu şekilde farklılaşarak oluşur. Siz bebek halinizle bu cümleyi kurmuyorsunuz elbette. Ancak bu cümlelerin anlamını taşıyan değersiz hissetme, sevilmeme düşüncesi ve duygusunu oluşturuyorsunuz. Sonra 6-7 yaşlarında okula gittiğinizde ebeveynleriniz size yönelik ilgisiz tutumlarını devam ettirdiğinde yani "anne-baba şu harfi yapamıyorum" dediğinizde bir yardım ve ilgi görmediğinizde beyniniz yani limbik sistem çok eski anılara gidip bebeklikte ilgisiz kaldığında hissettiğiniz o duyguyu size hatırlatıyor ve siz tekrardan değersiz, sevilmeme duygusunun vermiş olduğu olumsuz ruh halini hissediyorsunuz. Çünkü limbik sistem yalnızca duygu kontrol merkezi değildir, aynı zamanda anı ve hafızaya erişme, oradaki anıları geri getirmeye de etki etmektedir. Yıllar sonra 25 yaşına geldiğinizde eşiniz ya da arkadaşınızdan bir yardım istediğinizde onlar ise yardım ve ilgiyi o an göstermediğinde siz tekrardan değersizlik hissini çağırmış oluyorsunuz. Belki de eşiniz ya da arkadaşınız size daha sonra yardım edecekti, sadece o an ilgilenemediler, müsait olamadılar, onlar sana değersiz hissettirmek için bunu yapmadılar, sadece o an mesajına ve ihtiyacına cevap veremediler. Tüm bu olasılıkları artırsak da sonuç değişmeyecek, çünkü beynin değersizlik duygusunu tanıdı ve sen bu duyguları düşünce sistemine kaydettirdin. Benzer olaylar yaşadığında da onları otomatik bir tepki gibi çağırıyorsun. Yani belirli durumla ilgili o duyguyu sen seçmiş oluyorsun. Duygu ile durumu eşleştiriyorsun.

Bu döngüyü iyice oturtmak için örneğin başka bir versiyonunu da anlatacağım. Yine bebeksin ve karnın açıktı ağladın. Ebeveynlerin o an senin yanına gelemediler ancak 15 dakika sonra yanına gelip, sevgi ve şefkat ile sarılıp, güzel sözler ile kucakladığında sen 15 dakika önceki huzursuz ve ağlayan durumu unutup anne babanın kollarında sevgi ile yatışıyorsun. Ve "beni seven, ihtiyacımı karşılayan birileri var" düşünce şemasını oluşturup, sevgi ve değerliyim duygu-düşüncesine sahip olarak büyüyorsun . Sonra 7 yaşlarında yardıma ihtiyacın olunca ebeveynlerin "şu an müsait değilim, sen yapmaya çalış, birazdan yanına geleceğim," deyip daha sonra gelseler dahi sen olumsuz bir düşünce ve duygu geliştirmiyorsun. Yine limbik sistemin eski anılarından bu durumu tanıdığı için "bebekken de geldiler, şimdi de gelecekler" mesajını otomatik getirmiş oluyor.

Beyin ve erken çocukluk döneminde duyguların nasıl oluştuğunu ve nasıl geliştiğini öğrendiniz. Bu hikayede erken çocukluk döneminde sadece ebeveyn tutumları değil, çocuğun etrafında olan diğer aile üyeleri de etkili olmaktadır. Mizacınız, anne karnındaki doğum öncesi komplikasyonlar ve sosyal faktörlerin hepsi komplike bir şekilde bu bu oluşumu etkilemektedir.

Yetişkinlikte "bana böyle hissettiriyorsun" cümlesini her kurduğunuzda aslında bu duygu çok erken çocukluk döneminde oluşturmuş olduğunuz bir duygu olduğunu bilmelisiniz. Başka biri o anki ihtiyacına duyarsız kalsa bile erken dönemde sağlıklı ve güvenli bir gelişim olmuşsa siz kendinizi hemen değersiz, kızgın hissetmeyeceksiniz. Çünkü insanların işlerinin olduğu, meşgul olabileceklerini ve o an ihtiyacına cevap veremeyeceğini ve bununda değer vermekle bir ilgisi olmadığını öğrenmiş olacaksınız.

O yüzden sürekli yoğun olarak bir duyguyu hissediyorsanız bunun sizin erken dönemle bağlantısının olduğunu bilmeli ve karşı tarafı suçlama refleksini bırakmaya çalışmalısınız. Bu farkındalığı kendi başınıza sağlamakta zorlandığınızı fark ettiğinizde bir uzmandan destek isteyebilirsiniz.

Uzm. Psk. Şerivan Demir

title