Haberler

Şeriat üstüne PR çalışması mı?

Muhammed Furkan Güneş

Muhammed Furkan Güneş

20.02.2024 01:52

Feyza Altun, avukat, alakalı alakasız herkes biliyor artık. Altun, avukatlığının yanı sıra "Kadının Fendi" adlı kitabın yazarı. Kendi tanımına göre sadece avukat ve yazar değil, aktivist, feminist ve filantrop. Filantrop, insanların iyiliği için çalışan, insanları seven, insansever kimse anlamına geliyor.

Yakın zamanda magazin dünyasını sallayan ve kısa yoldan zengin olan fenomen muadilleri arasından kurban keçisi seçilerek, bütün günahın yüklenip derdest edilen Dilan ve Engin Polat olayında ekranlarda boy gösterip, Polatların aleyhine konuşarak daha çok görünür olan bir avukat.

Ne oldu, kime ne dedi, niye gözaltına alındı? Bunların hepsini haberlerden ve sosyal ağlardan az buçuk hepimiz duyduk.

Avukat Altun, dünya para dökse bu kadar reklam bu kadar isim yapamazdı. Ki avukatlık kanununda 55. Madde düzenlemesi ile reklam yasaklanarak "Avukatların iş elde etmek için, reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kâğıtlarında avukat unvanı ile akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır" deniliyor.

Kaç gündür gerek sosyal ağlarda, gerekse de haberlerde; Feyza Altun'un "şeriat" hakareti, tepkiler ve soruşturması ile gırla paylaşım ve haber yapıldı.

Bunun bedelini Feyza Altun, birkaç saat gözaltı ve adli kontrol ile ödedi.

Kar, zarar, maliyet denklemine vurduğunuzda bu işten kim karlı çıktı dersiniz? Feyza Altun.

Peki, sizin de aklınıza aynı şey gelmiyor mu? Milletin en hassas sinir uçlarına dokunup biraz hakaret, biraz gözaltı pahasına, başarılı bir PR çalışması olabilir mi?

PR (public relations) halkla ilişkiler çalışması demek için sonuçlarına bakmak yetmez elbette ama sonuçlardan kimin ne kadar az maliyetle ne kadar çok isim yaptığını konuşabiliriz ve bu da bizi PR şüphesine götürebilir.

Altun, yazdığı kelimelerin, yaptığı paylaşımların hukuki sonuçlarını düşünmedi mi? Elbette düşünmüştür. Şeriat kelimesi her ne kadar din anlamına gelmese de milletin algısında karşılığının ne olduğunu ve nasıl kullanıldığını bilecek kadar birikimli ve deneyimli bir avukat.

Şeriatın, milletin en hassas sinir uçlarından biri olduğunu bilmemesi mümkün mü? Değil elbette. Özellikle AK Parti iktidarıyla milletin dini değerleri bu denli korunup dikkate alındığı bir dönemde neye hakaret edip etmediğini bilmeyecek denli kör ve fehmden yoksun biri mi?

Feyza Altun'un şeriat derken kelimenin Arapça kökenine atıf yapacağını, "yol, mezhep, metod, âdet, insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol" anlamını kast ettiğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğunu "şeriat"la yönetilmediğini de söyleyerek yapacağı savunmasını bilirsiniz o zaman.

Kanaatimce PR çalışması olduğunu düşündüğüm bu olayda hepsi bir yana, sözüm ona "şeriat"ı yani kendilerince dini savunduklarını söyleyip sosyal ağlarda Feyza Altun'a karşı onca çirkin küfür ve hakareti edenler, hangi İslam ahlakına sığınıyor, hangi edepten besleniyor anlamış değilim.

title